14. Bölüm

288 37 53
                                    

"Fırat... ben seni gerçekten çok seviyorum."

Duyduğum sözlerle, gözlerimi Barış'ın hafif aralı gözlerinden çekmemiştim. Yani, evet. Barış'ın bana aşık olduğuna yemek masasındayken ikna olmuştum zaten. Bu başlarda dediğim gibi heves ilişkilerinden değildi. Ama bugün bunu aniden Barış'tan duyunca ister istemez afallamıştım. Sarhoş olsa da doğruyu söylediğini biliyordum. Bu beni mutlu etti açıkçası. Annemin vefatı ve babamın beni önemsemiyor olması mı buna yol açtı bilmiyorum ama galiba, Barış'ın sevgisini daha fazla istemeye başladım. Bu muhtemelen korkutucu gelecektir ama en başında mükemmel bir kişiliğe sahip olmadığımı ona söyledim. Yani sorun yok.

Bir süre daha Barış'a baktıktan sonra emniyet kemerini takıp geri çekildim. O da gözlerini geri kapatmıştı zaten. Sürücü koltuğuna geçerek elime telefonu aldım. Sasha bu saatte uyumazdı. Ama yine de arayıp rahatsız etmemek için mesaj atmaya karar verdim.
______

Sasha:

Sasha uyanık mısın (00.14)

Uyanığım (00.16)
Nerdesiniz

Geliyoruz
Barış kendinde değil de
Ondan eve bırakacağım müsait misin diye yazdım

Ha (00.17)
Fırat aslında baktım ki çok da müsait değilmişim (00.19)
Bu gece Barış sende kalsa olur mu

Ne işin var

Uykum bastırdı aniden
Bir işim yok  :)

Yalan atacaksan düzgün at bari
Resmen Barış'ı bana iteklemek için bahane üretiyorsun
Neyse bende kalsın
Kalıp kalmaması hiçbir şeyi değiştirmeyeceği için sorun yok zaten
Hadi iyi geceler
_______

Telefonu kapatıp geri cebime koydum. Alayla güldüm daha sonra. Gerçekten bu iki arkadaşın da azmine hayranım. Benimle en ufak bir etkileşim yaşasın diye Barış'ın fikrini sormadan benim eve yolladı. Neyse, sabahına Barış'ı tanıma sürecimi devam ettirebilirim en azından.
Kafamı sağıma doğru çevirerek Barış'ın uyuyan yüzüne baktım. Esmer tenine ayın ışığı yansımışken, gerçekten güzel görünüyordu. Hem de bir o kadar savunmasız. Eğilip öpmek istedim bir kere. Yapacağım şeyin saçmalığına sinirlenerek saçını okşamakla yetindim. Barış yerinde hafif kıpırdanınca elimi çektim. Bir süre kendimi sorguladım. Bunu yapma amacım neydi? Resmen kendimi tutamamıştım. Üzerinde durmayarak yüzümü karanlık yola çevirip arabayı çalıştırdım.
____

Bir süre sonra, sonunda eve gelebilmiştik. Bir elim Barış'ın belinde, diğer elimle ise cebimden anahtarı çıkarmaya çalışıyordum. Barış'ın üzerindeki alkol kokusu buram buram burnuma dolarken, bu hali beni düşündürdü. Ne vardı sanki çok içmese? Resmen orta yerde kendini öylece savunmasız bırakmıştı. Asla ve asla kendimi kaybedecek kadar alkol tüketmezdim. Kendini kontrol edememekten başka bir şey değil çünkü. Demem o ki; ya Barış olan hiçbir şeyi umursamıyor ya da bana fazla güveniyor. Her iki seçenek de bu hâle gelmeye değmez ama. Ben yokken şerefsizin biri Barış'a el sürse ne olacaktı? Barış'ın ürkek bedenine dokunmayacak mıydı? Onun o saçlarına elini sürmeyecek miydi? Veya onun sarhoşluğundan faydalanıp parasına el koymayacak mıydı? Ben paranoyak değilim. Savcılık hayatım boyunca öğrendiğim bir şey varsa; her şeyin her an olabilecek durumunun olması. Hiç ummadığın bir zaman, hiç ummadığın bir kişi tarafından ihanete uğrayabilirsin. O yüzden birdaha da bu ortamlara Barış'ın tek gitmesine müsaade etmeyeceğim. Gideceksek bile ikimiz beraber gideceğiz. Ona zarar gelmesi beni çıldırtır yoksa. Düşüncesi bile tüm koruma içgüdümü ortaya çıkarmaya yetti.

İkigai / Fırbar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin