Fırat mutfaktayken, ben de salonda oturuyordum. Kendisi akşam yemeği için bir şeyler hazırlıyordu o sırada.
Bu gizli numara olayından dolayı, beni evine davet etmişti. Ve tadam! İşte burdayım.
Ama onun evinde yalnızca ikimizin olması, beni hem heyecanlandırmış hem de utandırmıştı. Sasha da mesaj atıp duruyordu zaten. Ona kısa bir mesaj çektikten sonra, ne kadar gerilsem de Fırat'ın yanına gittim. Tabaklara soslu makarnaları koymakla meşguldü. Sessizce arkasından yaklaştım. Yüzüm ona doğru dönük olacak şekilde, tezgaha yaslanarak gülümsedim. Kafasını kaldırıp bana baktı."Makarna yapmak için çok düşündün mü?" dedim şaka yaparak. Bir yandan da gülümsüyordum. O ise beni küçümser gibi tek kaşını kaldırarak yeniden önüne döndü.
"N'oldu beğenemedin mi Barış? En azından ben makarna dahi olsa yapabiliyorum. Sen onu da yapmıyorsundur. Ayrıca tek yemek bu değil, fırında patates de yaptım sana."
"Bana mı?"
"Bize." dedikten sonra, bana doğru 1-2 adım atarak yanıma geldi ve tam önümde durdu. Ben daha ne olduğunu anlayamadan kokusu burnuma gelmişti bile. Benden uzun olduğu için bakışlarım göğsüne çarparken, o kolunu kaldırarak mutfak dolabından 2 tane kase çıkardı. O anda nefesimi tuttuğumu bile farketmemişim. Yüzüm yanıyordu resmen.
Fırat kaseyi aldıktan sonra geri çekilmeden, kafasını eğip bana baktı. Ben yerimde put gibi dikelirken, sonunda ona bakabilmeyi başarmıştım."N'oldu?" dedi nefesini yüzümde hissederken.
"Çok yakınsın..." Gözlerim dudaklarına kaymamak için büyük bir mücadele verirken ne söylediğimi bilmiyordum o an. "İçim gidiyor, uzaklaş biraz."
"Kusura bakma, sadece kase alacaktım." dedi geri çekilirken. Fırat yanıma geçtiğinde ona baktım. Tam seçemezsem de sanki onun da yanakları hafiften kızarmıştı. Kaselere yoğurt koyarken o da bana baktı yeniden. Bakışları yine eski soğuk hâline dönmüştü.
"Hadi, ne bekliyorsun daha? Geç masaya, geliyorum ben."
"Yardım edilecek bir şey varsa edebilirim. Öyle boş boş durunca rahat hissetmiyorum kendimi. Çatalları koyayım en azından." Böyle söylememle kıkırdadı.
"Artı 1 puan." dedi elindeki tabakları alıp arkasını dönüp giderken. Ben anlamaz gözlerle ona bakarken, o sofrayı kurmaya başlamıştı. Çekmeceden yeni yıkanmış çatal ve kaşıkları alıp ben de masaya doğru ilerledim.
"O ne demek?"
"Senin puanın işte. Yıl sonuna kadar 100 puana ulaşırsan, benimle sevgili olmaya hak kazanacaksın."
Hayretle ona baktım. Şaka yapıyor olmalıydı.
"Ne? Ne saçma bir şey bu? Oyun mu oynuyoruz da, sana ulaşmak için puan toplamam gerekiyor?"
Böyle söylememle 2-3 saniye bana baktı. Ardından bu zamana kadar duyduğum en güzel gülüşünü armağan etti bana. Gülüşünü kesmeden sandalyeyi çekip oturdu. Ben karmaşık duygular içerisindeyken, o ise bana eliyle oturmamı işaret ediyordu. Nefesini düzene soktuktan sonra bana baktı gülümseyerek."Ve üslubundan dolayı eksi 1 puan. Böylece az önce aldığın puan nötrlendi."
"Fırat şaka mısın?"
"Seni beğeniyorum, biliyorsun. Şu sıralar da sadece karakterini analiz etmekle meşgulüm. Mecazi anlamda benim için puan topluyorsun desem de, gerçekten de seni deniyorum yani. Seninle vakit geçirmek beni eğlendiriyor mesela. Sana karşı bir şeyler hissediyor muyum diye seni ve kendimi kontrol ediyorum böylece."
"Ben bir deneğim yani?"
"Hıhım."
"O kadar iyisin ki. Kendi çapında bana bir şans vermişsin en azından.
Neyse... benimle ne konuşacaktın? Buldun mu gizli sapığını?" derken sesimdeki sinire engel olamamıştım. Fırat'ın hem ilk benden şüphelenmesi, hem de bir hayranı olduğunu bilmek beni rahatsız etmişti açıkçası.
Kafamı kaldırmadan makarnaya batırdım çatalımı. Bana baktığını farketmiştim.