İşlerin bu noktaya geleceğini düşünememiştim başlarda. Konserde görüp beğendiğim çocuğun, daha sonra Sasha'nın arkadaşı çıkması ve birbirlerini tanımıyormuş gibi davranmalarıyla başlayan yolculuğum, beklentiyle bakan mavi gözlerle devam etti. Hafif yana doğru kafasını eğmiş, dudakları hafif aralı olan Fırat'a karşı öylece durmuştum bir süre. Söylediği şey yüzünden öylece kalırken, o ise hâlâ bana bakıyordu. Dalga mı geçiyordu emin değildim. Ama bu anın hayal olmasını istemediğime gayet emindim. Yüzüne baktım uzunca. Sessizliğim onun da dikkatini çekmişti.
"Ne oldu? Heyecanlandın mı?"
Göz kontağımızı ayırdım.
"Benimle dalga mı geçiyorsun? Sen beni sevmezdin ki. Ne ara seni öpme seviyesine ulaştım?"
"Yavaş yavaş puan topluyordun işte. Sana söylemesem de içimden aldığın puanları hesaplıyordum. Gerçi evet, bu bir oyun değil. Söylediğim bu tüm mecazi söylemleri gerçekmiş gibi düşün ama. Puan yerine benim sana olan sevgimi koy. Sonra tekrar düşün."
"Bana puan verdiğin zamanlarda, aslında ister istemez seni memnun edecek davranışlarda bulundum. Bu yüzden puanım arttı ve seninle sevgili olabilecek seviyeye ulaştım, öyle mi?"
"Hıhım."
"Peki bu kadar puanı nasıl bir anda kazanabildim?"
"30 puan önceden geliyordu zaten. Senin güzelliğinden."
Gülümsemekle yetindim. Utanmıştım çünkü. Böyle sözleri Fırat'ın ağzından duymak rüya gibi geliyordu ama bunu gerçekten söylemişti.
"Öpmeyecek misin?"
Ellerimin terlediğini hissetmemle, onun nasıl bu kadar rahat davranabildiğini sorguladım. Bu kadar duygusuz muydu, yoksa gerçekten belli mi etmiyordu?
Heyecanı bir kenara bakarak gözlerinin en içine baktım. İstek ve kararlılık gördüm bu güzel gözlerde. Sandalyeden kalkarak tam önünde durdum. Bana alttan alttan bakarken onu da ayağa kaldırdım. Biraz daha yemek masasından uzaklaşarak peşimden sürükledim.
Titreyen ellerimle onun elini tutarak göğüs kısmımda birleştirdim. Sanki hep bu anın ihtiyacını hissetmemiş gibi yavaş hareketlerle yapıyordum bunu. Davranışlarımı senkronize bir şekilde izlerken hiç sesini çıkarmamıştı. Bu bana daha da cesaret verirken, susuzluktan kavrulmuş dudaklarımı Fırat'ın dudaklarıyla birleştirdim. Olan olmuştu artık. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı belki de.Dudaklarım onun dudakları arasında kaybolurken, başlarda karşılık vermemişti. Ama daha sonra yanağımda hissettiğim elle, artık bir şeyleri anlamıştım. Resmen o da beni öpmeye başlamıştı. Baskın bir karakter olduğunu bilmeme rağmen öpüşürken bile dudakları, benim dudaklarıma hükmediyordu sanki. Öyle güzel bir histi ki... Umarım sadece bir öpücük değildir, diye geçirdim içimden. Hafızam silinse bile hatırlamak isteyeceğim bir andı çünkü.
Öpüşmemiz derinleşirken nefes alamadığımı farketmemle, istemeyerek de olsa geri çekildim. Hâlâ gözlerim kapalı bir şekildeyken, o elini omzuma indirmişti. Gözümü açtım daha sonra. Fazla yakınımda durduğu için, az önce öptüğüm dolgun dudaklara yeniden baktım. Fırat ise sesini çıkarmamaya yemin etmişti sanki. Bana odaklandığı aşikârdı. Gözlerimi yeniden yüzüyle buluşturmak istediğimde, o benim dudaklarıma bakıyordu. Biraz daha bekledikten sonra yeniden dudaklarıma gömüldü. Ama bu sefer az öncekinden bile daha yoğun bir şekilde öpüyordu. Ona ayak uydurmaya çalışmakta güçlük çekerken beni biraz daha ilerleterek koltuğa yatırdı. Bunlar olurken benden bir an bile olsun ayrılmamıştı. Yanaklarım alev almışken o ise koltukta üzerime çıkmıştı. Uzun boyu ve iki tarafıma da yasladığı elleriyle üzerimde resmen bir hakimiyet kurmuştu. Bu düşünce beni iyice Fırat'a bağlarken alt tarafımda bir şey hissetmemle neler olduğunu anladım. Hızlıca Fırat'ın omuzlarından tutarak kendimden uzaklaştırdım.