Bölüm 7

59 13 0
                                    

"Enes! O kitabı okudun bitti mi? Atmışsın öyle bir köşeye."

"Hayır! Daha bitirmedim az kaldı."

Odasında olan Enes'e bağırıyordum. Çünkü kitaplarım benim için çok ayrıydı.

"O zaman yerine geri koy onu!"

"Biraz sonra devam edeceğim." dedikten sonra merakını dile getirdi:

"Sonunu anlatsana, cinayeti kim işliyor?"

Ekim ortalarına geldiğimizde, sonunda kitap okuma alışkanlığını Enes'e de aşıladım. En çok hoşumuza giden şey, kitap okurken sonunu tahmin etmekti. O bana sorar ben de kitabı bitirsin diye söylemezdim. Dahası, bir kitabı okurken, yarısına geldiğimde, "Bak! Bana kalırsa sonu böyle biter." derdim. Enes okuyup bitirdiğinde, "Nasıl böyle tahmin edebiliyorsun?" derdi.

"Hayır! Merak et ki, bir an önce okuyasın. Sence katil kim?"

Daha önce, ara sıra kitap okumuş olsa da, bu yeterli değildi ve her zamanki gibi yine alâkasız bir isim söyledi.

"Bak! Yanlış yaklaşıyorsun. Yazarlar romanlarında gizemi artırabilmek için, ya karakteri gizlerler, ya da o karakteri bir melek gibi anlatırlar. Yani katil pek fazla anlatılmaz veya sen; duygusal olarak yaklaştığında, 'Bu insan katil olamaz!' dediğin kişi katildir. Her zaman tutturamazsan bile geneli böyledir. Yani sen okurken şaşırmıyorsan yazılanların bir anlamı olmaz."

Enes, kitabın ortalarına geldiğinde bir isim daha söyledi. Bitirdiğinde, o karakterin katil çıkması ve Enes'in yüzünde beliren mutluluk hâlâ gözümün önündedir.

Günlerim aynı yoğunlukta devam ediyordu. Eren'le Hakan bazen Pınar'ı gördüklerini söylüyorlardı fakat ben onu epey zamandır görmemiştim.

Gerek Hakan olsun, gerekse Eren'le Enes; yaşadığım aşkı hiçbir zaman bunalım düzeyine getirmeyişimde yardımcı oluyorlardı. Çünkü birbirimizle dalga geçmek, kendimizle alay edebilmek, yaşadığım aşkı, olumsuz bir ruh halinden daha da eğlenceli bir moda sokuyordu.

Bir gün yine üç arkadaş kantinde otururken, Hakan; "Yusuf hadi derse gitmeden önce sigara içelim." dedi. Eren'se sigara kullanmaz, bizim de içmememiz için elinden geleni yapardı.

"Yeter artık bırakın şu sigarayı!"

"Hakan bırakalım mı?"

"Biraz daha içelim bırakırız."

Sanki Eren yanımızda değil gibiydi. Aslında, dünya umurunda değildi ki, sigara umurunda olsun. Ben de, Hakan'a eşlik etmekten mutlu oluyordum.

"Tamam! Ben Pınar'la tanışınca bırakıyorum."

"Tamam arkadaş! Sen bırakırsan ben de bırakıyorum." dedi Hakan ve elinde sigarası devam etti. "Tabi o zamana kadar biz sigaradan ölmezsek bırakırız."

Ben, Hakan'ın omzunu yumruklarken bir yandan da üçümüz birden gülüyorduk.

O gün akşam eve gittiğimde, Pınar'ın internetteki küçük fotoğrafı beni artık teselli etmiyordu. Her an daha fazla görmek istiyor, bu isteğimin de önüne bir türlü geçemiyordum. Bilinçaltıma öyle yerleşmişti ki, farkında olmadan ve hiçbir şey yapmadan, kitap okurken bile aklıma Pınar geliyordu. Bu arada dersler yoğunlaşmış, tüm hızıyla devam ediyordu. Sınavların yaklaşması, bana kendimi iyi hissettiren meşgaleyi elimden almaya yetiyordu. Kafamı dağıtan kitaplar...

Arkadaşlarım yanımdayken pek fazla sorun olmuyordu. Benimle dalga geçilmesine bile müsaade ediyor, onlara katılmakla kafamı dağıtıyordum. En kötüsü ise kendimle baş başa kalmaktı. İşte, o zaman çatışma başlıyor, nereye sürükleneceği belli olmayan bir rüzgâr gibi etrafa savruluyordum.

SİYAH BEYAZ ve GRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin