_______________________________________
~{Minho}~
_______________________________________
Uyandığımda başımda Chan ve Hyunjin vardı. Başım feci şekilde ağrıyordu. Hyunjin telaşla yanıma gelip elimi tutmuştu.
"Minho noldu? Çok korktuk."
"Korkmayın anlatacağım. Ama Felix nerede?"
Hyunjin tam konuşacakken Felix hastane odasına girmişti. Koşarak üstüme geliyordu.
"Abi! Uyanmışsın."
Gülümseyerek sarılmasına izin verdim. Yorgun bedenimi sımsıkı sarıyordu.
"Ne oldu abi?"
Derin nefes aldım. Nefes almam bile başıma feci derecede ağrılar girmesine sebep oluyordu. Meraklı bir şekilde bana bakan arkadaşlarımı ve kardeşimi daha fazla bekletmeden cümlemi toparlamayı denedim.
"Aslına bakılırsa ne olduğunu bende bilmiyorum. Bir anda gözlerim karardı. En son Jisung'un başımda olduğunu hatırlıyorum."
"Bize senin bayıldığını Jisung söyledi zaten."
Chan düşünceli çıkan sesiyle yüzüme bakmadan söylemişti. Bir şey olmuş olmalıydı. Ne olduğunu Chan'a soracaktım. Ama şimdilik hastaneden taburcu olmayı beklemeliydim. Hastanelerden her zaman nefret etmişimdir.
Beraber şirket hakkında konuşmaya başladık. Sohbetimizin harareti gittikçe artarken telefon çalmıştı. Chan ve Hyunjin gelen telefonla şirkete gitmek zorunda kalmışlardı. Felix ve bende küçük hastane odasında yalnız kalınca konuşmaya başladık. Abisi olarak onu en iyi ben tanırdım. Bana anlatmak istediği bir şeyler vardı. Sanki anlatmadan önce belli etmeye çalışıyor gibiydi. Ne zaman bir şey anlatmak isteyip çekinse ona güven vermek için elini tutardım. Yine öyle yaptım. Sımsıkı bir şekilde elini tuttum.
O da anlatacağını göstererek derin bir nefes aldı. Çekiniyordu.
"Abi..."
"Hadi anlat. Seni senden iyi tanıyorum. Çekinme. Sen çocuk değilsin Felix. Kendin için en iyi olanı zaten sen biliyorsun. Aldığın her kararda arkandayım. Şimdi hiç kuşkulanmadan anlat lütfen."
Gülümsedi ve terlediğini varsaydığım ellerini kot pantolonuna sildi. Onun rahatladığını görmek bana tekrardan ne kadar iyi bir abi olduğumu hatırlatmıştı.
"Abi ben boks kulübüne gitmeye karar verdim. Hatta başladım."
Konuşurken gözleri ellerindeydi. Parmakları ile oynuyordu. Onu tekrar neşelendirmek ve güven vermek için elimi omzuna koydum ve küçük bedenini kendime çekerek sımsıkı sarıldım.
"Dinle Felix. Büyüdün. Büyüyorsun. Olgunlaştın. Seni annen ve baban büyütmedi. Çünkü annemiz ve babamız bizim çok güçlü olmamızı istediler. Onlara göre bizi böyle yetiştirmek en doğrusuydu. Ama ben bu şekilde yetişmek yerine güçsüz olmayı tercih ederdim. Bu zamana kadar annem ve babam bizi dinlememiş olabilir. Ama ben senin hep yanındayım. Eğer bir karar alıyorsan ve tereddüt ediyorsan bana sorabilirsin. Fakat annem ve babamın bize her zaman anlattıkları şey aslında kendimiz için en doğru şeyi kendimiz bildiğimizdi. Ve bu çok doğru kardeşim. Neden bunu istedin bilmiyorum ama arkandayım. Sen çok akıllı bir yetişkin olacaksın kardeşim."
Gülümseyerek dinliyor olsa da gözleri dolu doluydu. Dayanamayarak (benim gözümde) küçük kardeşimi kollarım arasına aldım. Başını göğsüme koyan küçüğümden derin bir iç ve burun çekme sesi gelmişti.
"Ağla diye söylemedim. Ağlama."
Ağlamaya devam edince doktorun geleceğini bildiğimden babamın hep dediği şeyi söyledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dream Waterfall | MinSung
FanfictionMinho ilk defa alışverişini kendisi yapmaya karar verir. _____ Jisung ablasını kaybetmiş bir çocuktu. Minho ise koskoca bir şirketi arkadaşları Hyunjin ve Chan ile kurmuş bir ceoydu. Jisung ablasını kaybedince yalnız kalmış ve evlatlık edinilmişti...