-16-

28 5 10
                                    

~{Minho}~
___

Beraber iş çıkışı her zaman geldiğim restorana gelmiştik. Sabah olduğu gibi yolda da hiç konuşmamıştık.

Geldiğimiz de ikimizde arabadan inmiş ve birbirimize bakıp içeri girmiştik. Jisung şaşkın bir şekilde etrafı seyrediyordu. Gülümseyerek onu izledim ve yanımıza gelen adam bize masamızı gösterdi. Jisung teşekkür ederek oturdu.

"Güzelmiş."

"Öyledir." Gülümsedim ve elime önümdeki menüyü aldım. Göz gezdirirken bir yandan karşımda ki Jisung'u yokladım. Şaşkın bir şekilde elinde ki listeye bakıyordu.

"Ne oldu?"

"Çok pahalı ve... Hayatımda hiç görmediğim şeyler var. Bunları bilmiyorum ki." Gülüp elinden menüyü aldım. Yanımıza gelen garsona uzatıp her zaman aldığım yemek ve tatlılardan istedim.

"Hallettim." Beraber iş hakkında konuşmaya başladık. Jisung işin onun için zor olmadığını, okulla birlikte rahatça yürütebildiğini söylüyordu.

"Peki Rose noona ne oldu? Benim yüzümden bölümünü değiştirdi."

"Maaşını değiştirmedim. O da gayet memnun olduğunu söyledi." Başını sallayarak etrafa bakmaya devam etti. Gözleri bir yerde incelemeyi bırakıp odaklandığında yüzünü izlemeyi bırakıp onun baktığı yere baktım. Dört çocuk sesli şekilde kahkaha atıyorlardı.

Tekrar önüme dönüp Jisung'a baktığımda o hâlâ oraya bakıyordu.

"Sorun ne?"

"Wooyoung, Mingi, Jongho ve Yeosang."

"Kim onlar?"

"Tanımıyorum." Ters ters baktıktan sonra tekrar o masaya döndüm. "Jisung kim bunlar?"

"Tanımıyorum dedim." Tersleyerek konuşunca bende sinirime hakim olamadım ve ellerimi masaya sertçe koydum. "İsimlerini saydın az önce. Söylemezsen gidip onlardan öğrenirim."

"Tamam! Tamam hyung. Söyleyeceğim."

"Dinliyorum." Bu esnada onun gözü de hâlâ o masaya bakıyordu. Dört çocuk umarsızca birbirleri ile bağırarak konuşuyor ve sinir edici derecede gülüyorlardı.

"Onlar benim zorbalarım Minho." Kaşlarım çatılınca sinirle o tarafa tekrar baktım. "Dövmemi ister misin?"

"Hayır tabii ki. Buna gerek yok." Yine de o çocukları bir kenara yazdıktan sonra son kez bakmış ve tekrar dikkatimi Jisung'a vermiştim. Masanın üzerinde ki ellerini tuttum.

"O zaman onlardan bu şekilde çekinme. Gözlerin hep orada. Bana odaklan Jisung." Gülümseyip ellerini bıraktım. O da gülümseyip onayladı ve bana döndü.

Bu esnada yemeklerimiz önümüze koyulmuş ve şaraplar getirilmişti. Teşekkür ederek yemeye başladık.

"Nasılmış?"

"Harika." Beğendiği her halinden belli olan Jisung'a tebessüm ettim. Yemekleri yerken çok tatlı göründüğünü düşünüp çaktırmadan fotoğrafını çekmiştim.

Çok şirin çıkmıştı. Yanakları dolu dolu, dudakları öne büzülüydü. Gülümseyerek telefonumu kapatıp masanın üstüne koydum. Yemeye devam ederken her lokmada onu izlemeye devam ediyordum.

İzlendiğini fark ettiğinde o da bana bakmaya başlamıştı. Biz bu şekilde uzunca birbirimize bakarken yanı başımızdan bir kıkırtı geldi.

"Orospu Jisung yine başka biriyle. Bu kim? Yine mi verdin? Orospu seni."

Daha fazla dinlemek istemediğim ve başımızda saçmaladığı için sandalyemi ayağa kalkarak geri ittirdim ve kalktığım gibi yumruğumu çocuğun yüzüne geçirdim. Kim olduğunu umursamadım bile.

Dream Waterfall | MinSungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin