bayram sekeriniz(yani ben) grldim selam,keyifli okumalar🤍
✧
"Acıyor Hyunjin çekiştirmesene!"
Göz devirdim Felix'in söylenmesine. "Örüyorum Felix, çektiğimi nereden çıkarıyorsun?" Örgü bitmek üzereydi ve neredeyse on dakikadır acıttığını söyleyerek ağlıyordu. Tamam anlıyordum örgü sıkı olduğu için biraz acıtabilirdi ama rahat durmazsa hayli hayli daha çok acırdı. Sonunda örgüyü bitirdiğimde masada duran lastik tokalardan biri ile bağladım.
"Bitti!" dedim huysuzca. Eğildiği yerden doğruldu. "Şükür ki bitti." dedi ve eliyle saç diplerini ovdu. Tamamen abartıyordu! Masada duran kahvemden birkaç yudum aldım. Pazar gününü güzelleştiren şeyin arkadaşlarım olduğunu rahat bir şekilde söyleyebilirdim. Birlikte kafeye gelmiştik ve buradan sonra Chan'ın evine geçecektik. Sonrasında da akşam yemek için Jinhyeong ile buluşacaktım.
Yanımıza dönen Jisung ile gözlerim ona döndü. Sevgilisinin yanına oturduğunda onun arkasından kapıyı gözetledim. Chan ve Minho kapıdalardı. Chan sigara kullandığından ve Minho da ona eşlik etmek istediğinden kapıya çıkmışlardı.
"Öpmesene beni Jisung, hiç sevmiyorum sigara kokusunu biliyorsun."
"Bırakacağım, bu sondu."
"Son olmadığını sen de biliyorsun. Her seferinde aynı palavra."
"Kalbimi kırıyorsun sevgilim."
Felix ve Jisung'ın iğrenç hallerine göz devirdim ve önüme döndüm tekrar. O sırada karşımda oturan ve bana gülen Minjee ile göz göze geldim. Karşılık olarak gülümsedim ve oturduğum yere yaslandım. Onunla grup olarak iyi anlaşıyorduk bu sıralar. Ben de işte bozuntuya vermemeye çalışıyordum.
"Siktir," dedi Seungmin. Dalgınlıkla ona döndü gözlerim. "Changbin bir şey yap!" dediğinde baktığı yere döndüm. Camlardan görünen görüntü hepimizin ayaklanmasına sebep oldu. Minho ve Chan kavga ediyordu. Birkaç saniye ne yapamayacağımı bilemeden öylece durdum. Çoktan kafeden çıkan Changbin beni kendime getirdiğinde sandalyeyi ittim ve kafeden bir hışımla çıktım.
"Kendinize gelin, ne yaptığınızı sanıyorsunuz!" Onları ayırmaya çalışan Changbin gerginlikle söylendiğinde ona yardım etmek için adımladım.
"Çekil Changbin, sana patlarım yoksa." dedi Chan sinirle. Evet Chan sinirli biriydi ama her zaman kendini kontrol ederdi. Bizimle neredeyse hiç kavga etmezdi. Şimdi Minho ile kavga etmesinin sebebi neydi? Minho neden olduğu yerde duruyordu? Chan bir kez daha Changbin onu engelleyemeden öne atıldığında hızla araya girdim ve Minho'nun önüne geçtim. Onu saklamak ister gibi arkamda bırakmışken Chan ile göz göze geldik.
"Ne yapıyorsun!" dedim sinirle. Chan biz göz göze gelince nefeslenerek olduğu yerde durdu. Anlam veremediğim gözlerle bana baktığında çatık kaşlarla onu izliyordum. Chan'ı seviyordum ama bu Minho'ya vurabileceği anlamına gelmiyordu. Minho dokunulmazdı, ona kimse dokunamazdı.
Chan sonunda gözlerini benden çektiğinde rahatlasam da arkamdaki Minho'ya dik dik bakmaya başlaması ile diklenmiştim.
"Sen sikik herifin tekisin." dedi oldukça sakin bir tonda Chan. "Pişman olacaksın." diye ekledi.
"Olursam olacağım Chan, seni ne ilgilendiriyor?" dedi Minho sinirle.
"Bak hala," dedi ve öne atıldı tekrar Chan. Birkaç adım geri gittik Minho ile. Gerginlikten arkamda duran eline tutundu elim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
15 dozen roses, hyunho
Fanfictionellerimden öptü, ellerimden. avuç içlerimden öptü. unutabilir misin şimdi? ben ölsem unutmam. |250123