bir gunde yazdigim o uzun bolum... cabuk odullendirin beni😞ve uzun bir bolum oldugundan eminim gozumden kacmis yanlislar vardir, sizinden gozunuzden kacsin🥺
keyifli okumalarr
✧
Bazı sabahlar, yokluğuna hiçbir zaman alışamadığım Minho ile uyanırdım. Genellikle benden önce uyanır, bir süre beni rahatsız ederek uyandırırdı. Sonra evde teksek bize kahvaltı hazırlardı. Sabah uyandığımda oldukça uysal olduğumdan bundan yararlanırdı. Ve bu sabahları deli gibi severdim ben.
Bu sabah ise her şey tersine dönmüştü sanki. Ben ondan önce uyanmıştım ve onu rahatsız etmeden hemen yanında uyuyordum.
Arkadaş olarak uyanmadığımız o sabahtı bu.
Parmaklarım yastığın üstünde öylece duran açık avuç içinde gezindi. Öyle güzel uyuyordu ki sabah yorgunluğu üzerimde olmasa bir kağıt kalem alıp onu çizerdim. Dudağımı dişleyip doğruldum yattığım yerden.
Artık uyanması gerekiyordu çünkü okula gitmeliydik. Kyo teyze kapımızı çoktan çalmıştı.
"Minho," dedim sakin bir tonda. "Uyanman gerekiyor artık."
Akademide beni öptükten sonra daha fazla orada durmamış ve birlikte eve dönmüştük. Biraz daha birbirimiz hakkında konuşup ona ne kadar aşık olduğumu söyledikten sonra uyuyakalmıştı. Kyo teyzenin söylediğine göre günlerdir stresten uyuyamıyordu. Kucağımda hemen uyuyakalması annesi ve babasını mutlu etmiş, burada kalmamı rica etmişlerdi. Benim de ondan farklı bir yanım olmadığından bunu kabul etmiş ve yanında huzurla uyumuştum.
Gözleri açıldığında tebessüm ettim. Birkaç saniye gözlerini kırpıştırıp ayılmaya çalıştı. Avucunda duran elimi eliyle sardığında üstüne doğru eğildim. "Uyan hadi, geç kalacağız."
"Kalalım," dedi beni istediğim gibi kendine çekmişti. "Günaydın bebeğim."
"Günaydın güzelim." dedim ve güzel yüzüne yaklaşıp bir öpücük kondurdum. Öyle hayran bakıyordu ki yüzüme istemeden kasılmıştı karnım. Bu onunla uyandığım ilk sabah, ona verdiğim ilk öpücük değildi. Ben mi çok kördüm de görememiştim ondaki hisleri hiç? Bakışlarından istemeden çekindiğimden başımı göğsüne yasladım. Bir eli belimdeyken parmaklarını belimde gezdirdi. Huylandığımda hareket ettim ve kıkırdadım. "Kaldır yüzünü lütfen." dedi. Ben de onu görmek istediğimden söylediğini hemen yaptım ve göz göze gelmemizi sağladım.
"Öyle çok istedim ki seninle böyle uyanmayı."
"İlk uyuyuşumuz değildi?"
"Bana bir şeyler hissettiğin ilk sabahımıza uyandık." dedi. Gülümsedim ve başımı salladım. "Her zaman farklı olacak değil mi?" dedim.
"Çok," dedi iç çekirip.
Zamanında öyle çok konuşmuştuk ki sanki şimdiye hiçbir şey kalmamış gibi durmadan birbirimizi izliyorduk. Sanki her zerremiz birbirimizin ezberinde değil gibi inceliyorduk.
Belimdeki eli yüzüme gelen saçları geriye attı. Yanağımı usulca okşamaya başladı. Tebessüm edip başımı eline yasladım. Avuç içi yanağımdayken parmakları tenimi okşuyordu. Gözlerimi yumdum ve birkaç saniye soluklanmak istedim.
Küçük bir çocuk gibi evimin yolunu kaybetmiştim sanki. Ne yapacağımı bilmiyor, öylece ağlıyordum sadece. Şimdi ise onun sayesinde bulmuştum evimi ki evim oydu zaten. Bana bu huzuru veren tek kişiydi o. Bir daha onu kaybetmenin ihtimali bile kalbime öyle tatsız bir acı bırakıyordu ki... Bir daha onsuz geçirecek tek günüm bile yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
15 dozen roses, hyunho
Fanfictionellerimden öptü, ellerimden. avuç içlerimden öptü. unutabilir misin şimdi? ben ölsem unutmam. |250123