15.

1.3K 177 93
                                    


çok keyifsizdim sonra bir şey oldu ve biraz da olsa moral toplayıp bölüm yazdım ve hiç
düşünmeden bu saatte atıyorum.

keyifli okumalarr🤍

Bazı şeyler hiç hayal ettiğiniz gibi olmazdı. Kötü sonuç vereceğini bildiğiniz şeyler aniden olumluya dönüşürdü.

Fakat genelde olaylar benim açımdan hep hayal ettiğim gibi olurdu.

Aynı şu an Minho'nun ilk defa beni kendinden itmesi gibi. Beklenilen ve tamamiyle hayal ettiğim gibiydi. Yüzü neredeyse bir dakikadır yerde, gözleri kapalıydı. Neye uğradığına şaşırmıştı.

Kulağımı çalan zilin sesi doldurduğunda bitmek bilmeyen teneffüs bittiğini anlamıştım. O hala uğradığı şok ile öylecek dururken geri geri adımlar attım. "Çok aptalım, özür dilerim." dedim.

Ve henüz veda edemediğim arkadaşlığımız adına koşar adımlarla sınıflara girenlere çarpa çarpa kaçtım her şeyden. Hemen çaprazdaki sınıfa girdiğimde sınıfta Felix'i gördüm. Ne olduğunu bilmediğinden kireç gibi olduğunu tahmin ettiğim suratıma öylece bakmıştı. Çantamı sıramdan aldığımda "Nereye?" diye sordu.

"Eve," dedim.

Gidecek evim kalmamasına rağmen. O evi yıkmama, Minho'nun hissettirdiği huzuru mahvetmiş olmama rağmen.

Okuldan öylece çıkıp gitmemin sorun olacağını bilmeme rağmen umursamadan merdivenlerden indim ve ters bakışlara rağmen güvenliğe iznim olduğu yalanını söyleyerek çıktım okuldan.

Yapmamam gereken şeyleri yapmam sonunda boyumu aşmıştı. Onu öpmemeliydim, o bunu istemeden bunu yapmamalıydım. Hele ayrılığımın üstünden biraz geçmişken bu yaşanmamalıydı. Yine de yapmıştım işte. Bir aptallık olduğunu biliyordum ama içimde bir yerlerde bir şeyleri test etmek istemiştim.

Sadece minik bir öpücüğün bile kalbimi nasıl hızlandırdığını görmüştüm.

Şimdi ne olacaktı en ufak bir fikrim yoktu. Bana karşı bir şey hissetmediğini biliyordum. Minho'nun en yakın arkadaşı olduğumu biliyordum ama ben böyle yaşayamazdım. İçimde ona karşı bir şeyler varken hiçbir şey yokmuş gibi davranamazdım. Daha çok mahvetmeden, baştan bitirmiştim işte.

Belki de şimdi yapayalnızdım.

Ağlamaya halim kalmamış gibi kurumuştu gözlerim. Bir süre ağlamak değil öylece uyumak istiyordum. Hiçbir şey düşünmek istemiyordum.

Okula yakın evime vardığımda anahtarı çıkardım çantamdan. Dün gece yüzünü görmediğim ailemin şu an evde olup olmadığını bilmiyordum. Evde olmamalarını istiyordum çünkü neden ağladığımı sorarlarsa verecek cevabım yoktu. Anahtarla kapıyı açıp içeri girdiğimde sessizlikle karşılaştığımda rahat bir nefes alıp kapıyı ardımdan kapattım. Ayakkabımı ve çantamı çıkarıp içeri geçtim.

Salondaki koltuğa kendimi attığımda gözlerimi yumdum. Gözümü kapattığım an aklıma gelen Minho ile nefesim kesildi. Beni ittikten sonra yüzüme bakışını unutamıyordum. Korkmuş ve şaşırmış görüntüsü beni öyle berbat hissettiriyordu ki...

Kulağıma ilişen ayak sesleri ile dikildim.

"Ne işin var senin evde?"

Annemin sesi ile gözlerimi açıp ona döndüm. Yeni giydiği belli olan kıyafetleri ve bir yandan ördüğü saçı ile beni süzüyordu.

"Hasta mısın? Dün de görmedim seni, nöbete kaldık babanla."

Hasta olmadığımı anladığını biliyordum. Yoksa korkar ve üstüme titrerdi.

15 dozen roses, hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin