finalimize hos geldinizkeyifli okumalar.
✧
Bacağımda gezinen el ile göz devirdim ve işime odaklanmaya çalıştım. "Rahat dur, bitmek üzere."
"Sıkıldım." dedi oflayarak. "Arada bana bak."
"Bakamam." dedim oldukça düz bir tonda.
Alayla güldü ve "Benim, bana benzeyen dünya harikası bir sevgilim olsa ve üstü çıplak bir şekilde karşımda otursa bakamam kelimesini kullanmaya cüret edemezdim."
Göz devirdim ve tuvalin arkasında kalan yüzüne döndüm. "Hiç değişmeyecek bu egoistliğin değil mi?"
"Asla," dedi saçma manken pozları keserken. "Her zaman narsist olmayı tercih edeceğim." diye devam etti. Kınayan bakışlarla başımı iki yana salladım. Gözlerim vücuduna kaydığında haksız olmadığını net bir şekilde görmüştüm ama.
Sporu sevdiğinden, gelişen karın kasları açıkçası beni yükseltiyordu. Fakat Minho ne kadar söylense de sanılan gibi değildi olay. Minho bana hiç o anlamda dokunmamıştı. Konusu açılınca bile konuyu kapattırıyordu.
Çünkü ben henüz on yedi yaşındaydım. O da on sekiz. Ona göre böyle şeyleri bu yaşlarda yaşamak güven verici değilmiş, sonrasında pişmanlık yaşamamızı istemiyordu.
Haklıydı da, öpüşmekten ileri gitmemiştik bir aylık sevgililik sürecimizde. Ki bence bu en sağlıklısıydı.
Gözlerim, daha aşağılara inip karın boşluğuna değdiğinde hala izini koruyan o kesik yarasında gezindi. Bu yararın sebebi, beni korumak için önüme atlamasıydı ve bu bazen aklıma geldiğinde beni mahvediyordu.
Elimdeki fırçayı bıraktım. Ayaklarımı sürükleyerek tekerlekli sandalye ile ona yaklaştım. Yüzüne bakamadığımdan tepkisini bilmiyordum. Parmak uçlarım yara izinin üstünde durdu.
O gün anneme onu kurtarması için yalvarmıştım. Genel olarak sıcak kanlı olmayan bir çocukmuşum ve sık sık ağlamazmışım ama o gün hayatım boyunca hiç ağlamadığım kadar ağlamış, anneme onu kurtarmadan eve gelmemesini söylemiştim. Her şeye rağmen babamın desteği ile kurtulmuştu, annem sözünü tutmuştu ve şimdi ona hala sahiptim.
Parmaklarım gezindiğinde elimdeki boyanın kurumadığını ve yara üstünde yol çizerek ona bulaştığını fark etmiştim.
Boştaki elimin bileğinden tuttu. Kendine doğru çekse de yerimden kıpırdamadım. Bunu unutmam için her şeyi yapıyor, hatta bazen yanımda tişörtünü bile çıkarmıyordu ama ben unutamıyordum.
"Eğer o gün önüme atlamasaydın belki de yaşayamabilirdim."
"Böyle söyleme." dedi çaresiz bir ses ile. Yüzüne döndüğümde gözlerinin dolduğunu görmüştüm. Onun zaten bu konuda sorunları varken yaptığım bencilceydi. Kendimi toparladım ve elimi yaranın üstünden çektim.
"Kaslarını ört, dikkatim dağıldı senin yüzünden!" diyerek azarladım onu. Yaptığım şeyi fark etse de bozuntuya vermemiş ve gülmüştü. Beni bileğimden tutup çekmesine izin verdiğimde yapmamı istediği şeyi yaparak kucağına oturdum. Şortumun açıkta bıraktığı kısımlar Minho'nun siyah kotuna değmişti. Elleri yanaklarımı buldu ve göz göze gelmemizi sağladı.
"Bir kez daha önüne geçerdim Hyunjin. Ne olursa olsun o gün senin önünde olurdum. Yaşıyorsam da senin için."
"Biliyor musun," dedim boşta kalan ellerimi omuzlarına koyarken. "Seni kaybetseydim hiçbir zaman bu kişi olamazdım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
15 dozen roses, hyunho
Fanfictionellerimden öptü, ellerimden. avuç içlerimden öptü. unutabilir misin şimdi? ben ölsem unutmam. |250123