19. Bölüm

65.9K 3.9K 527
                                    

KUZEY

Albay'dan görev emri gelince hazırlanıp timimle helikoptere binmiştik. Ali, Mustafa, Kaan, Samet ve Aslı. Timimle birlikte tayinimiz çıkıp Mardin'e gelmiştik. Timim genel itibariyle çok ciddi karakterlere sahipti. Gereksiz asla konuşmazlar ve çoğu şeye de gülmezlerdi. Yine yüzlerinde aynı ciddiyetle helikopterde ilerliyorduk. Niko denen terör yardakçısının son görüldüğü yere yaklaştığımızda inişe geçtik.

İniş yapıldıktan sonra çevreyi güvenliğe alıp ilerlemeye başladık. Burada hiçbir şey yoktu. Bomboştu.
İlerleme emri verdim, bir tepeydi burası. Aşağıda ise koca bir hiçlik vardı. Bu sessizlik can sıkıcıydı. Biz burada bir kamp beklerken boş arazi görmek neye işaretti bilmiyordum. Keskin nişancı Aslı'ya görüş var mı diye sordum. Olumsuz yanıtını alınca hep beraber aşağıya indik. Aşağıda dikkatle ilerlerken Kaan'ın mayına basmasıyla durmak zorunda kaldık.

"Kahretsin mayın. Mustafa mayınla ilgilen. Aslı, Ali, Samet gözünüzü dört açın herkes dikkatli olsun" dedim ve bende Mustafa'yla birlikte, Kaan'ı mayından kurtarmaya çalıştık. Tam işimizi bitirmiştik ki etrafta bizimkileri göremeyince kulaklıktan onlara seslendim. Cevap vermediklerinde ise bir aksilik olduğunu anlayıp, Mustafa ve Kaan ile birlikte etrafı incelemeye başladık. Tuzak olduğunu o an anlamıştım ama artık çok geçti. Zaten kısa süre sonra da etrafımız 30 kadar adam ile sarıldı. Etraf düzlük olduğu için de çatışmaya giremedik.

Bizi yer altında bir kampa götürmüşlerdi. Kampın girişini görünce nasıl olur da burayı fark edemedik diye kendime çok kızdım. Koridor boyunca ilerledik ve hücre gibi bir odaya getirdiler. Timimin geri kalanı da burada zincirlerle bağlamışlardı.

Mustafa, Kaan ve beni de timimin yanına bağlayıp, tekme tokat bize girişti 5 şerefsiz. Uzun bir süre sonra yorulmuş olacaklar ki bizi o hâlde bırakıp gittiler. Hemen hasar kontrolü için bizimkilere baktım. Ancak suratlarında büyük bir mahcubiyet vardı. Aslında asıl mahçup olan bendim. Ben bu timin komutanı olarak o kamp girişini fark etmem gerekiyordu.

Birkaç saat sonra başka bir şerefsiz grubu geldi. Yine dayağa başladılar.

"Deli kim konuşun?" Diye sordu bir tanesi. Deli dedikleri askerin kim olduğunu tahmin ediyordum ama bilsem de ağzımı açmazdım zaten. Sercan Açık dosyasında onu deli lakaplı istihbaratçının öldürdüğünü biliyordum. Gökçen'de bana onu kendisinin öldürdüğünü ima etmişti.

Şerefsizler sürekli "Deli kim?" Diye sorarak uzun bir süre daha vurdular bize. Komutan ben olduğum için en çok hasarı ben alıyordum. Şerefsizlerden biri benden sonra da Aslı'ya daha çok yükleniyordu. Kadın diye onu daha zayıf gördüler büyük ihtimal ama bilmedikleri, içimizde en dayanıklımız Aslı'ydı.

Teröristlerden biri Aslı'yı taciz etmeye kalktığında tüm timim ve ben aynı anda hırlayıp zincirleri çekiştirdik. Zincirlere bağlı olmamıza rağmen adam korkmuş ve geri adım atmıştı ancak korkusunu belli etmemek için bana yaklaşıp "uslu olun kopekler" diye bağırdığı an ona öyle bir kafa attım ki, yere düşüp anında bayıldı. İnşallah gebermiştir diye düşünerek sırıtarak ağzımdaki kanı üzerine tükürdüm. Diğer teröristlerin ise gözlerinde anlık korkuyu görmek keyfimi yerine getirmişti. Adamlar Aslı'yı rahat bırakıp hepsi aynı anda bana vurmaya başladı. Onu taciz etmelerindense beni öldürene kadar vurmalarına razıydım.

Bir süre daha vurduktan sonra kapı sert bir şekilde açılıp içeriye terör kampındaki Suna girdi. Onunla göz göze gelince şaşkınlıktan kaşlarını kaldırdı. Diğerleri Suna'yı görünce vurmayı kesmişti. Suna şerefsizi yavaş yavaş yanıma yaklaştı ve çenemden tutup kafamı kaldırdı. Yüzüm gözüm kan içindeydi ama ben sırıtıyordum.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin