Tanrıların Hükmü

1K 291 328
                                    

Halsey-The Tradition

Öyle Bir şey diki sanki birisi kitabın kapağını yeni açmıştı. Sesiz çığlıklar dışarı çıkabilmek için boğazımı parçalıyordu. Olmasına izin verilmeyecek bir hikayede gibiydim .

   Yerdeki taşlar kırık camlar çıplak  ayaklarımı deliyordu kan gölüne dönmüştü her yer.. kıyamet miydi bu?
Hayır Tanrı lar bu kadar acımasız olmazdı duman gözümü , genzimi yakıyordu kelimelerin hiç bir anlamı yoktu artık. Her şey düzelicek sözünü ortaya çıkartan söyleyen yalancıdan başka hiç bir şey değildi.

Bedenim ayağa kalkamayacak kadar kaskatı kesilmişti ,evim yerle bir olmuştu.

Susun diye çığlık atmak istiyordum yardım edin diye haykırmak istiyordum ama bunu yaparsam. Sesim diğerleriyle bir olacaktı gürültüye bir ses daha eklenecekti. Kardeşim henüz bir yaşındaydı kollarını bedenime öylesine sıkı sıkıya sarmıştı ki . Yaşanan dehşete eşlik eder gibi göz yaşı döküyordu tombul yanakaları kir içinde döktüğü göz yaşları temiz birer yol gibi iz bırakıyordu atamadığım çığlıkları benim yerime atıyordu. Şafak çoktan sökmüştü, peki neden her yer halla kırmızıydı.
Yerde yatan tanıdık yüzlere baktım. Bahçesine girdiğim Bayan Swerta Fırıncı Tim, her gün göle gidip oyun oynadığım kızlar. Kimse kalmamıştı sanki. Annem son nefesinde bile canı yanmasına rağmen bana gülümseyen annem... Bu insanlar bunu hak etmemişti. Annemin yeşil gözleri halla bana bakıyordu Bedeni enkaz içindeydi başı ise. Dizlerimin üstünde Yanaklarına dokunup onu öperken koyu saçlarını okşamaya başladım tıpkı benim saçlarımı yaptığı gibi, derin bir uykudaymış gibiydi.

Gelen gürültüyle irkildim. Çelik sesleriyle korkuyla arkamı döndüm   buradaydılar. Ne  yaptığımı bilmez gibi Samuel' kucaklayıp koşmaya başladım!
Samuelin ağlamaları durmuyordu. Küçük bedeni sanki bir moloz yığını kadar ağırdı. Boynuma dolanan kolları ise bir bebeğinki değilde beni boğazlamaya çalışan bir yetişkinden farksızdı. Nefesim kesilene kadar koştum yere defalarca düştüğümde tekrar ayağa kalktım.
Taki ormanın derinliklerine girene kadar. Bir ağacın kavuğuna saklanıp Samuel'i sakinleştirmek için çabaladım

". Benim güzel bebeğim. Lütfen ağlama her şey geçti. Ne olursun ha bak ben buradayım." Ağlamaları sona erdiğinde ise yüzüme. Küçük bir gülümseme yerleştirdim. Boynuma yaslanıp yorgunlukla uyuduğunda derin bir nefes alabildim.

Acı nasıl bir şey biliyor musun? Keskin bir bıçağın  kenarında yürümeye zorlanmak gibi ayağım kanlar içinde ama bir yandan acımı  unutup geçip gitmek zorundayım.  Ayağım acıyor ama göz yaşlarıma izin vermemeliyim. Derin dipsiz karanlık bir kuyu  en büyük korkuların orda yüzleşmeyi red ettiğin her şey tam bu anda orada sana işkence yapmak için  pusuda  seni bekleyen birer çakal gibiydi. Nefesini kesiyor göğsünde binlerce iğne batıyor. Hiç kalkmayacak mış  gibi seni orda bekleyen karmakarışık  bir düğüm ağlamak istiyorum  ama duygularım her taraftan törpülenmiş gibi. 

Bunları düşünemem gerekirdi Tanrı'lara dua ettim bir nebze  bunları bir rüya olması için doğru kelime bulamıyordum gerçi bunları bana reva görenlerden ne bekliyordum ki ?

Her şey düzelirse daha iyi bir evlat olacaktım kardeşimle daha iyi ilgilenecektim anneme her fırsata onu 'sevdiğimi söyleyecektim!'
Lütfen bunlar gerçek olmasın artık şımarık olmayı kesecektim. Lütfen


Orada ne kadar beklediğime dair en ufak fikrim yok düşünmek yormuş olacak ki. Gözlerimin ne zaman kapattığımı hatırlamıyorum. Büyük bir sarsıntıyla uyandım ilk başta ne olduğunu kavramak için gözlerimi araladığımda karanlık silüeti gördüm.

Kuzgunun KülleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin