Sezen Aksu-Vay
Sertap Erener-Bu BöyleHayatımda ki her şey bir şekilde belirsiz bir yumak haline gelmiş olmasına rağmen tek bir pamuk ipliğine bağlıymış gibi geliyordu incecik hasa tek bir fıskeye dahi bile dayanamayacak kadar...
Geri döndüğümüz ilk andan itibaren içimde bastırmaya çalıştığım duygu yoğunluğunu görmezden gelemeye çalışıyordum!
Gece yarısı malikaneyi terk etmiş gecenin en karanlık saatine eşlik etmeye başlamıştım.Bu şehri tanımıyordum ayaklarımın beni istediği yere götürmesine izin vermiştim.
Kendimi yoksuların açlıktan kırılan insanların olduğu bir sokakta buldum.
beki belirsiz yanan mum ve sokakta bir ümit ısınırız diye yanan ateş ile aydınalanan kapı önleri ev demeye bim şahit olacak küçük gece kondular sokakt pisliğe bulanmış boydan boya yatan yaşadıklarından pek emin olmadığım insanlar. Attığım her adım bu iç karartıcı durumu gözler önüne seriyordu. Sadece iki kişinin yürüyebileceği dar karanlık bir sokağa girdim.Ve yanından geçip bana çarpan 14 yaşlarındakiki çocuğu takip etmeye başladım geçtiğim karanlık sokaklara rağmen duvara beyaz boyayalar yazılmış
"Bir çocuk öldü annesinin kollarında daha fazla bu diktatörlüğe Sesiz kalma
D.OKaşlarımı çattım yazılan yazı halkında bu durumu desteklediğinin en büyük kanıtıydı.
onun beni seçmesi keseyi gözle görünen bir yerde taşımam yeterliydi Sonuç çalmıştı. Bunun için açık kapı bırakan bendim çocuk onu fark etmediğimi düşünerek uzaklaşırken. Ben temkinli adımlar ile omu takip ediyorum. Sonunda bir evden içeri girip gözden kaybolan çocuk derme çatma bir avluya girdi. Kapının önünde durup baktım. Küf ve rutubet hakim olan bu yer buram buram ölüm kokuyordu.
Aralık kapıyı ittim. Avlu boylu boyunca ilerliyor belli belirsiz kapısız odalardan oluşuyordu.
Eskiden bir han mış diye düşündüm iyi günleri olan şimdi ise evsiz kimsesiz çocuklara terk edilmiş bir yerdi.
Belli belirsiz bir odadan gelen aydınlığı takip ettim. Kapısı açık olan odaya girdim içerde yanan ateşin başında uyuyan onlarca çocuk vardı. İşlerinden birinin üstü örtülmüştü. Diğerlerinden uzaktaydı. Biberlerine sarılmış sert zeminde yada eski minderlerde öylece yatmışlardıSoğuk üşütür bekli ama ilgisizlik bir çocuk için donarak ölmektir.
Merakla yere çömeldim. Örtüyü küçük bedenin üstünden sıyırdım Mavi gözlerini öylece bana dikmiş gökyüzünün esiri olan bu gözler öylece bana bakıyordu. Dudakları morarmış vücudu kaskatı kesilmişti.
Bu çocuk ölmüştü peki neden bakışları dipdiriydi.
Gölgeler belki benim gibi onuda takip etmişti, anacak benim kadar şanslı değildi
"Bir kaç saat önce öldü!" Bu kelimeler karanlıkla birlikte hapsedildi sesizliğin böğrüne bir fısıltı olmasına rağmen bir çığlık ağıt misali saplandı. Örtüyü sakin bir şekilde geri üstüne örttüm arkamı döndüm. Benden keseyi çalan çocuktu bu.
Yüzünden herhangi bir duygu belirtisi yoktu elimi dudaklarıma götürdüm. Ve kapıya ilerledim. Beni takip eden çocuk benden uzak duruyordu aynı şekilde az önce çıktığımız odayı korurmuş gibi önümde duruyordu.
"Paranı mı istiyorsun?" Başımı hafifçe eğdim neden bilmiyordum ama utanmıştım ben duygulardan yoksun kalmış ben uyanmıştım bu kuralım yerine. Zengin insanlar yerine! "hayır senin olabilir!" Çocuk kaşlarını kaldırdı " sana burdan kimseyi vermeyeceğimi biliyorsun değil mi?" Derin bir nefes aldım yere çöktüm merdivenlere oturdum bir tane sigara yaktım.
"Adın Ne?" Yutkundu tersiyle yanıtladı "Diego!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzgunun Külleri
FantasyHer şeyi kaybeden, ceheneme hapsedilen ve güneşe çıkmayı bekleyen Millie. Bir çok şeyi atlattı şimdi ise tek kişilik bir idam mangası! Çocukluğuna dair tüm anıları öldüren katilerden intikam alabilmek içindi. Ancak hiç bir şey göründüğü kadar...