Bıçak Sırtı

199 141 68
                                    


Yüzyüzeyken Konuşuruz-Gençliğimi Geri Ver

Evet insan hayatındaki yolu kendi seçebiliyordu ancak  ben  uzun zaman önce kendim için yaşamayı  bırakmıştım. Hayatımda  yön veren acılardı kederdi geçmişin hayletleriydi

Derin bir nefes aldım arkamda ipleri sıkılan korseye alışmaya çalışırken derin nefesler almaya çalışıyordum  bebek mavisi düz etekli   omuzları açık bir elbise giyinmiştim buradaki elbiselerden farklıydı  kumaşı duruşu.  Omuzlarımı açıkta bırakan elbise kenarları inciyle işlenmişti Aaron özelikle odama gelip bu elbiseyi seçmişti her tercihinin altında bir mana vardı.  Elbiseyi giyindiktwn sonra hazırdım. Saçlarım. Hafifçe bir tokayla toplanmış yüzüzüme dökülen bir kaç tutam saça rağmen gayet hoş görünüyordu  beni yalnız bırakan. Hizmetçilerin ardından bacağıma yerleştirmek için oturdum o sırada kapımın çalınmasıyla duraksadım. Dışardan gelen sesle gel diye homurdanıp. Tekrar işime döndüm kapı açılınca  beni gören Aaron  kaşları havaya kalktı.  "Şuan savaşmaya değil  davetiye vermek için gidiyoruz!" Rahatsız bir şekilde Gülümsedim  "yanımda olmayınca rahAt hissetmiyorum"  yanımda hissettiğim çökmeyen ona döndüm "riske girmeye gerek yok?" kopçasını takmak için uğraştığım  Bıçak kemerini nazikçe baldırımdan ayırdı  derin bir nefes alıp ayaklandım.   Ayağa kalkıp  beni baştan aşağı süzdü hiç bir tepki vermedi. Derin bir nefes alıp  kapıya doğru hareketlen diğimde sırada. Kolumdan tutu  cebinden kırmızı elbisemle tezatlık oluşturacak ve bir o kadar güzel uzun bir eldiven çıkardı eldiveni elime bıraktığında dokusunun Ne kadar güzel olduğunu düşündüm. Yüzüğü çıkartıp eldiveni elime  giyip nişan yüzüğümüzü   üzerine taktım aynadaki yansımama son bir kezbakıp  "hadi çıkalım!" dedim kapıya yöneldim  arkamda gelen adım  Seslerine   güvenerek ilerledim.   

                     👣👣
Arabaya binelli baya olmuştu ikimizde camdan dışarıyı seyretmeyi seçip sesizliğe gömülmüş düşüncelerimizle yüzleşme kararı almıştık. Dışarısı aydınlıktı mavi gökte tek bir bulut dahi yoktu. Sanılanın aksine gergindim.

Daha önce hiç gelmediğim bu şehrin Zengin olduğu her halinden belli olan Zengin mahallelerinden geçiyorduk. Etraf Çerkez'i bir ihtişama sahip geçtiğimiz evlerden birinde yerde yatan genç bir kadın onun başında ağlayan küçük bir çocuk gördüm çocuk Sesiz Sesiz ağlamasına rağmen genç bir adam tarafından tekmele ndiğinde aynı acıyı bende midemde hissetmiştim. Ne bekliyordum ki

Bu ülkede ölmek sırdan komik bir şakaydı, kimsenin umurunda olmazdı. Gerçi her toplumda öyle Zengin soylu değilsen insanda değildin.

Bu tarz düşünceler beni hapsettiğinde şunu düşünürdüm Bazen kötü olmamın iyi olmaktan daha az acıtığını. Evet bir kattildim ama asla bu
denli kötü bir insan olmamıştım içten içe her şeyi başarabilmek adına tek arzum buydu.

Duygular her şeye mal olmuştu. Üzerimde hissettiğim bakışlarla kafamı beni seyreden adama çevirdim. Öylesine dikkatli bir şekilde bakıyordu ki sanki bana aiit her şey onundu düşüncelerim açık bir kitapmış gibi okuyabiliyordu, o da bir süre sonra kendisinden rahatsız oldu ve Kafasını çevirdi. Kafamı tekrar camdan dışarıya çevirdim ve sensizliğin içinde beni bekleyen çığlıklarıma yüzleşmemek için düşünmemeye karar verdim.

İçimizde hendekler var. Kendimize varmayalım diye kendimizce kazılan. Evet şuan o Hendek'lerden birindeydim.

Annemin katili sevgili teyzem  ile tanışmaya gidiyordum şöyle bir düşününce tuhaftı içimde öfke keder acı hiç bir şey yoktu beni bile korkutan bir sakinlik dinginlik vardı. Farklı bir geçmişte bunlar yaşanmasaydı  veliaht prenses bu ülkeyi yönetecek kişi ben olabilirdim değil mi? Belkide bu kadar insan ölmezdi barışçıl bir politika izlerdi annem?

Kuzgunun KülleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin