Ölümün ve Uğursuzluğun Acı Tohumu

412 221 129
                                    

Carla Morrison-Disfruto

Zamanın akmadığı  bir gece yarısıydı  ay doğmayı reddetmişti. Sokakta sadece sarhoşlar kalmış insanlar geceyi terk etmişti çoktan evlerinde derin bir uykuya dalmışlardı. Ölmek  için mükemmel bir gündü. Öldürmek içinde bir o kadar iyiydi. 

Elimdeki hançeri çevirip avım ın ara sokağa girmesini  bekledim binalar birbirine çok yakındı   Diğer çatıya atlayıp aşağı inmek için kendimi sarktım  köşelere tutunarak sonunda zemine ulaştığımda  ara sokağa giren adamı takip ettim.  Adımlarım bir kedinin ki kadar sesiz idi karanlık beni Kızıymış gibi benimsemiş gizliyordu.

Ara sokağa giren adam sarhoşluğun ve yabancılığın getirdiği şaşkınlıkla küfürler ediyordu. " lanet olası Ed beni sürtükler için terk etti! Şu siktiğimin hanı neredeydi, bursda olduğuna çok emindim!" Nefesini verirken arkasını döndü."   Bir kaç adım  önünde duruyordum  gözleri beni geçmesine rağmen oralı olmamıştı yada gerçekten yanı başında duran ölümü fark edemeyecek kadar kafası iyiydi etrafa bakınmaya devam ediyordu. Geldiği yöne doğru ilerleyip yanımdan geçeceği sırada bir hamleyle boğazına sarıldım neye uğradığını şaşırmıştı. Kurtulmak için elime vurmaya çalıştığında kendimi ittim. Onu duvara doğru çekip  yere oturmasını sağladım  bağırmasını engellemeye çalıştım. Çok fayda etmemişti gecenin içinde boğulan bir akçan misali çırpınıyor haykırıyordu. Bir kaç dakikalık uğraştan sonra tamamen sabit kalmıştı hançeri boğazına dayayıp kulaklarına eğildim. "Serina, Marogfil  Yakunzi,Ehra bunların neresi  olduğunu biliyorsun değilimi?" başını hafifçe  olumsuz manada sağladığında  gülümsemiştim. "İnsanlarını öldürdüğün  annesiz babasız  evlatsız bıraktığın aileleri ne kadar çabuk  unutmuşsun namuslu tüccar olmanın verdiği bir şey mi!" Bunu öyle bir sakinlikle söylemiştim ki  ben bile korkmuştum. Çırpınışlarını kesmek için boğazına dayandığım hançeri yavaşça sapladım Derisine giren çelik önce sesi kesmiş  ardından. Hırıltılar çıkarmasına sebebi olmuştu  gideceği yer her neresi ise bu anı asla unutsun istemiyordum. Bıçağı geri çektiğimde  kan önce elime akmış sonrada yavaş yavaş boşalmaya başlamıştı. Onu yerde bırakıp doğrularken açık olan gözleri beni takip ediyordu  öyle bir ölüm vermiştim ki ona  saatlerce acı çekecek yardım için bile dilenmeycekti sabah bulduklarında ise çoktan ruhu cehennemde olacaktı hançeri üzerimdeki pelerinin silerken yere çömeldim.  

"Yok ettiğin köyleri kasabaları bile hatırlamıyor sundur söyleyeceğim kişiyi hatırlamana imkan yoktur eminim ancak köle olarak sattığın  bir çocuk  zengin bir aile sahiplenmiş sanırım kocaman bir yetişkin olmuş. Şuan 30 lu yaşlarında  ailenin başına geçmiş." Derin bir nefes aldım puslu geceye baktım ardından o iğrenç zayıf surata "yaptığı ilk şey ne oldu biliyor musun seni aramak,  neler yaptıysan artık. Bana söylediği şey ise acı çekerek ölmen di aslına bakarsan ben merhametli davrandım sana onla karşılaş saydın şuan yaşadığın bin katını yaşardın şanslısın." Cehennmde görüşürüz." Ayağı kalkıp derin bir nefes aldım bu ülkenin her yeri pislik kokuyordu  gözlerimi kaptım ve dua ettim  'Ölüm tanrısı sana bu gün bahşettiğim hediyeyi  kabul et ruhumu bağışla yanına gelmeyi arzulayan bu ruhun alması gereken daha pek çok pislik var'   Tuhaf sesler çıkartan adamı geride bırakıp hançeri kınına sokarken. Duvarda beni bekleyen Lois'i doğru ilerledim.  Kollarını önünde birleştirmiş gülüyordu "avlarınla oynamak sana zevk veriyor, her seferinde nutuk çekmen gerekmiyor biliyorsun değil mi!"  Umursamazlıkla omuzlarımı silktim  arada bir "güzel sesini duysam fena olmaz." Kaşlarımı çatıp ona döndüm  ne yapmaya çalıştığını anlıyordum ama Şuan sırası değildi.  "Yaptıkları onca şeyden sonra bunları hatırlatmak  ve yüzleşecekleri  öteki hayata onları hazırlıyorum."

Kuzgunun KülleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin