The lumineers- Ophelya
Sislerin ve kara bulutların esir aldığı gökyüzü bir yaz gününe rağmen oldukça kasvetliydi. Havada esen rüzgar günlerdir yaptığı ferahlık etkisini bugün üşütür cinsten bir hale çevirmişti. Bir kaç saat içinde Şafak sökecek ti karanlık tamamen yok olacaktı iki haftadır okyanus taydık karayla buluşacak olmanın düşüncesi bile beni rahatlatıyordu çok sıkılmıştım artık. Bunun dışında Aaron bana karşı sabırlıydı. Ve bu saygımı kazanmasına sebep olmuştu Şafak'la birlikte limana ulaşacağımızı söylemişlerdi. Gemide kasvetli bir telaş vardı belkide insanların uykusuzluk çekmesiyle alakalıydı bilmiyorum. Elimdeki sigarayı suya bırakırken kamaraya döndüm. Aaron bıraktığım yerdeydi önünde ki belgelere odaklanmış kadehiyle öylece duruyordu ona yaklaştım. Parşömeni hafifçe kaldırıp beye baktığına baktım.
"Sevgili dostum,
Çıkacağın her yolda atacağın her adımda sana destek olmaktan çekinmeyeceğim. Ben sen ve kararların arkasındayım ülkem vatandaşlarımın her gün göz göre göre ölmesi katlanılması bir hal aldı çıkacak her hangi bir ateşi öleceğimi bilsemde harlamak için ne gerekiyorsa yaparım.
Yakında görüşeceğin kendine iyi bak...
Dostun F.SYazılan lisana baktım kaşlarım kalktı hayretle "Siyraqx kralı mütefikimiz mi?" Diye mırıldandım. Göz ucuyla bana baktı "lisanı bilmene şaşırdım" gözlerimi devirdim duymazlıktan gelip devam ettim.
" yozlaşmış bir krallamı güveniyorsun kuzeyin sözde himayesindeki bir millete!" Gülümsedim "gerçekten mi?" Derin bir nefes aldı kağıdı mumun Ateşine tutu ve tamamen bana döndü " kimseye güvenmiyorum sadece aynı çıkarlar uğruna savaşacak çaresiz bir adam!"
Başımı salladım
İnsanın kendi yolunu bulup. Çıkışı bulmak için girdiği bu labirente binlerce bedenini kaybetmiş ruh vardı. Gitmeyi seçebilirlerdi savaşmayı seçebilirlerdi. Hepsi içindeki ateşe bağlıydı bekli.Konuyu ve bu gergin havayı dağıtmak için hafifçe eğildim ellerimi vücuduma sardım
"Peki bana güveniyor musun?" Gözlerime baktı birbirimiz değen nefesleri umursamadım hafifçe dudaklarıma Yaklaştı "işin garip tarafı.." durdu gözleri dudaklarımı kaydı hafif bir gülümsemeyle "sanırım evet diyeceğim hayatımı emanet edecek kadar güveniyorum sana!" Gülümsedim kendimi şaşırtarak dudaklarımdan dökülen kelimelere hayret ettim "Tuhaf gelicek Aaron ama sanırım benim cevabımda aynı! Sormadan söyleyeyim dedim". Hafifçe geriye yaslandı ve kahkaha atmaya başladı "Ah Millie gerçekten bir an inanıyordum inanılmaz iyi bir yalancısın!" Gülümsedim kaşlarımı kaldırdım hayatımda hiç olmadığı kadar dürüst davranmıştım ama o bu şekilde bilse daha iyi olurdu. Bana bakarak iç çeken bu adama tekrar Gülümsemekle yetindim.⛓
Limana ulaştığımızı bildiren haber bir an için geril meme sebep olmuştu. Eldivenlerimi çekiştirip aynadaki yansımamı incelerken arkamda beliren silüete döndüm. Ellerimi hafifçe kaldırıp kendimi gösterdim . "Nasılım?" Bir süre baktıktan sonra Kafasını salladı "tıpkı bir leydi gibisin!"
Bunu biraz iğrenmeye söylemişti umursamayıp altındaki anlamın bilinciyle derin bir nefes aldım güverteye çıktık. Mavi göğün altında doğan güneşe eşlik ederek limana varmıştık her kez yavaş yavaş yükleri indiriyordu. Merdivenlerden inip beni yalnız bırakan Aaron kaptan ile görüşmek için gitmişti etrafa bakındığım sırada önümde beliren esmer kıvırcık saçlı gencin seslenmesiyle bakışlarımı sağ tarafa çevirdim. Üzerinde siyah bir forma vardı ama ne, kim olduğunu anlayamamıştım.
" afedersin iz Dük Black le geldiniz sanıyorum?"nazikçe Gülümsedim hafifçe başımı eğdim "evet!" Demekle yetindim uzun süren sessizliğin ardından "acaba.." diye devam eden çocuğun sözünü yanımda biten gölgeyle kesildi omzumda hissettiğim el ile kafamı çevirip beni kolları altına alan adama baktım. "Sevgilim seni şöförüm ile tanıştırayım. Leo" çocuk beklentiyle bana bakıyordu. Aaron devam etti "bu leydi ise senin yeni efendin kendisi gelecekteki Düşes. Leydi Millie White"
Elimi uzattım amacım elini sıkmaktı ancak karşımdaki çocuk önümde saygıyla eğilip ellerimi öperken bakışlarımı Aarona çevirdim hafifçe bana göz kırptı. Yürümeye başladık Aron Leon' a arkadaki çantalar ve sandıkları gösterip ana sokağa ilerledik insanlar bize dik dik bakıyor olması beni bir nebze rahatsız etmişti. Başımı kaldırıp hafifçe mırıldandım "bana mı öyle geliyor yoksa her kez bize mi bakıyor!" Kahkahalarını bastırmak için hafifçe öksürdü boğuk sesiyle "bize değil sana bakıyorlar!" Gülümsedim "anlamadım?" dedim saf bir şekilde "ben prensesle evlenmesi beklenen yılardır hiç bir kadına ilgi göstermemiş kraliyet ailesiyle aynı konumda olan bir adamım..halk bile bu tarz bir durumun beklentisi içinde.." arabaya ulaştığımızda elini uzattı arbaya binmek için. bakışlarımı önce eline ardından. Yüzüne kaydırdım. "anlıyorum demek ülkenin Gözde bekarını kaptım." Ellerimi avcına bırakıp arabaya bindiğimde oda tek aşında girdi kapıya kapatıp bana döndü "sevinmen lazım her kese nasip olmaz!" Gözlerimi devirip kaşlarımı kaldırırım hafif bir alayı "ne büyük bir onur!" camdan dışarıyı seyretmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzgunun Külleri
FantasyHer şeyi kaybeden, ceheneme hapsedilen ve güneşe çıkmayı bekleyen Millie. Bir çok şeyi atlattı şimdi ise tek kişilik bir idam mangası! Çocukluğuna dair tüm anıları öldüren katilerden intikam alabilmek içindi. Ancak hiç bir şey göründüğü kadar...