"Yani siz şimdi diyorsunuz ki, birkaç saat sonra bu zombilerle dolu olan okuldan çıkıp güvenli yer arayalım?" diyen Ji-Sung'a gözlerimi devirdim. "Erken anlamışsın ya(!)"
Neredeyse üç saattir burada plan yapıyorduk ama o olayı yeni kavrıyordu. "Ne yapayım, siz çok zekisiniz. Özellikle şu ikisi." dedi çenesiyle ya yana duran Taehyung ve Yoongi'yi göstererek. Aslında açlıktan olsa gerek ben de pek bir şey anlamıyordum çünkü bayıldığımdan beri hiçbir şey yememiştim. Ama bunu bilmeseler de olurdu.
Jimin konuştu bu sefer. "Bence yemeklerimizi birleştirelim. Kimin çantasında ne varsa ortaya koysun. Sonuçta yemek bulup bulamayacağımızı bilmiyoruz." Bana çok mantıklı gelen fikri onayladım.
"Bence çok mantıklı." Sözümü bitirir bitirmez Hye konuşmaya daldı. "Bana ne be! Ben kimseyle bir şeyimi paylaşmam." Gözüm Hye'nin çantasının su bölümüne kaydı. Boş olduğunu görünce sırıtım.
"Suyun var mı Hye?" diye sordum. Kilolu bir çocuktu ama bundan dolayı asla zorbalığa uğramıyordu. Aksine zorbalık yapan O'ydu.
Onun da gözü çantasına kayınca gözlerini büyütüp bize döndü. "Yok ama-" Sözünü kestim. "Tamam, sen yemeklerini verme, biz de sana suyumuzdan vermeyelim. Bizim için sorun yok. Gerçekten." dedim alay edercesine.
Sonunda pes edip "Tamam, paylaşacağım." dedi. "Herkes getirsin yemeklerini, koysun ortamıza." dedi Yoongi. Tahtanın önünde yerde daire şeklinde oturmuştuk. "Eğer," Bu sefer konuşan Taehyung'du. "Yemek çalan olursa onu zombilere yem etmekten çekinmem." Ciddiyeti sesinden belliydi.
"Hayırdır sen? Ne bu havalar?" dedi Baek-Hyun. Taehyung ona dönmeden devam etti. "Artık getirin şunları." Sonunda herkes ayaklanıp bir şeyler getirmeye başladı. Ben de kalkıp su şişemi, Hoseok'un sabah zorla çantama sıkıştırdığı sandviçi ve bisküviyi çıkartacağım sırada bir el kolumu tuttu.
"Sandviçi çantanda bırak." Dönüp kim olduğuna bakmama gerek kalmamıştı. Kulağıma fısıldanan cümleden kim olduğunu anlamıştım. Taehyung'du. Neden böyle bir şey dediğini bilmiyordum ama bana sorma fırsatı tanımadan tahtanın önüne dönmüştü. Onun dediğini yapıp sandviçi bıraktım. Suyu ve bisküviyi alarak tahtanın önünde geri döndüm.
"Tamam, yarın sabah yola çıkacağız. Uyuyun, uykunuzu alın. Yarın zorlu bir gün olacak." Yoongi'nin söylediklerinin ardından zaten bunu bekleyen herkes ayağa kalktı. Ben de kalkıp sırama gittim.
🚬
Ne kadar geçtiğini bilmiyordum fakat tahminimce herkes çoktan uykuya dalmıştı. Uyuyamıyordum. Pes edip ayağa kalktım. Pencerenin önüne gelip yıldızları izlemeye başladım.
Bir anda arkamda hissettiğim hareketlilikle kafamı o tarafa çevirdim. "Sen miydin?" dedim rahatlamış bir şekilde. Gereksiz bir şekilde korkmuştum.
Sandviçi çantamda bırakmamı istedikten sonra konuşmamıştık. "Sandviçini getir." dedi sadece. Sanırım o da benim gibi açtı, o yüzden sandviçi bırakmamı istemişti.
Sandviçi getirip ona uzattığımda bana öylece baktı. Elim havada kalmıştı. Bir süre ciddi bir şekilde baktıktan sonra sadece "Ye." demişti.
Anlamadığım için ona bakmaya devam ettim. Anlamadığımı anlamış olacak ki"Ye dedim işte, nesini anlamadın." dediğinde neden böyle bir şey istediğini anlamamıştım. "Tamam da neden?" dedim meraklı bir şekilde. Sonuçta yemek çalan olursa zombilerin önüne atacağını söylemişti. Bir dakika, beni zombilerin önüne atmak için mi yapıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMONG THE ZOMBİES/TAEKOOK
FanfictionJungkook, barda ilk öpücüğünü verdiği adamla zombiler yüzünden kilitli kaldığı okulda karşılaşmayı beklemiyordu.