Jimin'den
Hemen yanımda bir hareketlilik hissedince gözümü açtım. Zaten uykuya dalamamıştım. Yoongi'nin üst kata çıktığını görüp peşinden ilerledim.
Balkona çıkınca yanına gittim. Hava henüz aydınlanmamıştı. "Uyuyamadın mı?" diye sordum. "Uyumak istemedim diyelim." diye yanıtladı. "Niye ki?"
"Birinin gözcülük yapması gerekiyordu." Kafamı aşağı yukarı salladım. "Sen niye uyumadın?" diye sordu. "Bilmem." Normalde kolay uyuyan biriydim. Balkonda gördüğümüz sandalyelere oturduk.
"Her şey berbat." dedim üzgünce gök yüzünü seyrederken. "Her şey değil." dedi, ona baktığımda beni izlediğini gördüm. Kast ettiği şeyi doğru mu anlamıştım?
Kızaran yanaklarımı saklamak için yeniden gökyüzüne çevirdim bakışlarımı. Gökyüzü turuncu bir renk almıştı.
Bir süre sonra "Ben uyuyacağım." deyip ayaklandım. "İyi geceler öpücüğü yok mu?" dedi alayla karışık. Bir süre durdum. Ciddi değildi ama ben hislerimde ciddiydim.
Hızlıca ona doğru eğilip yanağından öptüm. Arkamda şaşkın bir Yoongi bırakıp koşarak aşağı indim.
🙀
Jungkook'tan
Sabah Ji-Sung tarafından itilip kakılarak uyandırıldıktan sonra yola koyulduk. Yağmur yağıyordu ve hava buz gibiydi. Bizimse üstümüzde sadece okul formaları vardı.
Kızlar için daha zorlu olmalıydı çünkü etek giyiyorlardı. Çoktan sırılsıklam olmuştuk bile. "Bakın, harita asmışlar her yere." dedi Jimin bir haritayı göstererek.
"Güvenli bölgeye gidiyor!" diye sevinçle bağırdı. "Doğru yoldayız demektir bu." dedi Taehyung. "Yolumuz biraz fazla uzun." dedi Baek-Hyun. O sırada yanımıza gelen aylağı görüp "Ben hallederim." dedim.
Jimin'den kasap bıçağını alıp ilerledim. Boşuna mermi harcama olmazdı. Bir elimle aylağı göğüs kısmından ittirip diğer elimle bıçağı kafasına sapladım. Bıçak diğer taraftan çıkınca zorlukla bıçağı çıkartıp aylağın yere devrilmesini izledim.
İlk başlarda olan korkum bir şekilde geçmişti. Belki de Ho-Sook'a olanlar yüzündendi. Bilmiyordum.
"Bu haritayı takip mi edeceğiz o zaman? Ya tuzaksa?" dedi Yoongi. "Tuzaksa bile başka seçeneğimiz yok." diye yanıtladı Taehyung. "Şansımızı deneyelim o zaman." dedi Ji-Sung.
"Baksanıza bazı yerler mavi ile işaretlenmiş." Ae-Cha'nın demesiyle hepimizin fark ettiği şey buydu. Şimdi büyük bir sorunumuz vardı. Mavi yerlere yaklaşmalı mıydık, yoksa tehlikeli yerler miydi?
"İlk işaretli yere yaklaşık 10 kilometre var. Bence gidip kontrol edebiliriz. Böylelikle ne olduğunu anlamış oluruz." Taehyung'un ortaya attığı fikirle herkes katılınca yürümeye devam ettik.
Ormanın içinden geçtiğimiz için pek aylakla karşılaşmamıştık. Ae-Cha'yı dinlememiz iyi olmuştu.
"Hassiktir." dedi Taehyung. "Sürü halinde geliyorlar." Biraz ileriye bakınca gördüğüm ayla sürüsüyle gözlerimi sıkıca kapattım. Görmek istemiyordum. "Bize yetişmeleri uzun sürer, hadi." Yoongi'ye uyup yürümeye devam ederken yağmur da aynı hızda devam ediyordu. Çok az kalmıştı.
"Sırılsıklam oldum." dedi Hye yakınarak. Hepimiz aynı durumdaydık.
🌧️
"İşte burası." dedi Ji-Sung, önümüzdeki büyük binaya bakarken. "İçeri girsek mi ki?" diye sordu Ae-Cha. "Girmeliyiz." diye yanıtladım hemen. Bilgi almamız gerekiyordu.
"Girişimizin çıkışı olmayabilir " dedi Baek-Hyun. "O zaman girme sen." dedim hemencecik. Şansımızı denememek olmazdı şimdi.
"Benimle ne alıp veremediğin var?" diye sordu ciddi ciddi. "Şaka mısın sen?" diye sordum sinirle. Yaptıklarını unutmuş muydu yani?
"Tartışmayı bırakın." dedi Yoongi sertçe. "Pekâlâ, girelim artık şuraya." dedim Baek-Hyun'u boşvererek. "Çok tehlikeli olabilir." dedi Taehyung.
Şu ana kadar tehlikede olmadığınız bir an bile yoktu ki! "O zaman gönüllüler girsin." diye bir fikir attı ortaya Jimin. Mantıklıydı.
"Kimler gönüllü?" diye sordu Baek-Hyun. "Ben gönüllüyüm." diye atıldım. İçeride ne olduğunu görmezsem meraktan ikiye ayrılabilirdim.
Taehyung göz ucuyla bana bakıp kafasını umutsuz vakaymışın gibi iki yana salladı. Daha sonra kendi de gönüllü oldu. Yoongi de gönüllü olacakken onu durdurdum.
"Sen Jimin'in yanında kalır mısın?" Bana bakmaya devam ettiğinde "Lütfen." diye ekledim. Jimin'in oraya girmesini istemiyordum ama tek başına Soon-Bok ve Baek-Hyun'la kalması da tehlikeliydi.
Yoongi bıkkınca kabul etti. "O zaman ben geliyorum." dedi Ji-Sung. "Gün batımında eğer hâlâ gelmemişsek gidin." dedi Taehyung. "Tamam mı?' diye devam etti kimseden cevao gelmeyince. Aslında cevap beklediği tek kişi Yoongi'ydi. Yoongi de mecburen kabul etmişti.
Karar verilince binaya doğru yürümeye başladık. Arkadan Jimin "Dikkatli olun." diye uyarmaya devam ediyordu.
Binanın büyük -gerçekten çok büyük- kapısının önüne geldiğimizde önce kapıyı itmeyi denedik. Kapı açılmayınca bu sefer de kendimize doğru çekmeye çalıştık. Yine olmamıştı.
"Siz yabancılar, ne arıyorsunuz burada?" Sesin geldiği yere döndüğümde büyükçe bir hoparlörle karşılaştım. Taehyung konuştu. "Bu taraftan geçiyorduk. Bu binayı gördük . Ne olduğuna bakmak istedik."
"Hmm," dedi düşünceli bir şekilde. "O zaman sizi içeri buyur etmeliyim sanırım." Kapılar yüksek bir sesle açılmaya başladığında hemen içeri girdik.
Bomboştu. Duvarlar da aynı bina gibi gri renkten oluşuyordu. "Düz ilerleyin." diye komut verdi hoparlördeki ses. "Onu dinlemeli miyiz?" diye sordu Ji-Sung sessizce. "Ah, evet. Beni dinlemelisiniz çocuk. Yoksa yanlış kapıyı açıp zombilere yem olabilirsin. Bunu istemeyiz değil mi?" Sesi ürkütücüydü. İnsana istemsizce bur ürperme geliyordu.
Adamın dediklerine uyarak labirent gibi binada odayı bulmuştuk. "Geçin." Kapının önünde öylece birbirimize bakıyorduk. Tuzak olabilirdi.
"Bir grup zombinin size doğru geldiğini görüyorum. Pek vaktiniz yok gibi, ha?" Bunu dediği an kapıyı yavaşça açıp içeriye girdik. "B-bu da nesi?" dedi Ji-Sung.
💔
Baş ağrısından dolayı yazmadığımı fark ettim. Bir sonraki bölüm bu bölümün devamı olacak.
Taekook'la kalın hoşçakalın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMONG THE ZOMBİES/TAEKOOK
FanfictionJungkook, barda ilk öpücüğünü verdiği adamla zombiler yüzünden kilitli kaldığı okulda karşılaşmayı beklemiyordu.