Sunoo'dan
Yolda giderken birkaç şarkı daha dinledikten sonra oyun salonuna varmıştık. Saat oldukça erken olduğu için etrafta sadece küçük çocuklar ve aileler vardı. Birde randevu için saat on biri seçen garip yetişkinler.
Önden içeri girmemden hemen sonra bisikletini kilitlemeye uğraşan Riki de gelmişti içeriye. Ben etrafa göz atarken o çoktan bir şey bulmuş gibi ilerlemeye başlamıştı. Sessizce peşinden ilerlediğimde boks makinesinin önüne geldiğini görmüştüm.
"İzle şimdi."
Makineyi çalıştırmış ve biraz geriye çekilip hızlıca vurmuştu. Yükselen ses ile beraber gözlerim açılırken skoru gösteren sayılar gittikçe artıyordu. Makinenin yeni rekorunu kırdıktan sonra elleriyle kendini gösterip hava atmsya başlamıştı bile. Etkilendiğimi inkar etmeyip alkışlamıştım sessizce.
"Ne yapmak istersin?"
"Bilmem, basket?"
Dememle beraber basketbol makinesinin olduğu tarafa ilerlemiştik. İki oyuncaktan birini kullanan küçük bir çocuk vardı ailesiyle birlikte. En fazla 6 yaşında olan küçük çocuğun boyu yetişmediği için babası onu makinenin hızasında kaldırıyordu. Annesi de arkalarından gülerek eşini ve çocuğunun videosunu çekiyordu. Önümdeki bu görüntüye özenmiştim açıkçası.
Ben tebessüm ederek önümüzdeki aileyi izlerken Riki omzuma dokunmuştu hafifçe. "Her şey yolunda mı?" bakışına kafamı sallamıştım usulca. Omzuma birkaç kez vurup izlememi işaret etmişti tekrardan. Ne yapacağını merak edip izlemeye başlamıştım ben de yine.
"Yarışa var mısın küçük adam?"
"Varıım!"
İlk başta Riki'nin küçük çocuğu mutlu etmek için yarış teklif ettiğini sansamda Riki çocuğu resmen eziyordu.
Riki hiç tolerans göstermeden topları tek tek potadan geçirirken çocuğun annesi garip bakışlarını bana gönderiyordu. Tek elimle gözlerimi kapatıp Riki'yi tanımıyor gibi yapmıştım bir süre.
Küçük çocuğun ağlama sesini duyana kadardı bu tabii.
Skorların 22-7 olduğunu fark edince Riki'ye sinirli bir şekilde bakmaya başlamıştım. O ise gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmış bana bakıyordu. Çocuğun babası Riki'yi dövecekmiş gibi bakmaya başlayınca çömelerek ağlayan çocuğun yüz hizasına gelmiştim.
"İsmin ne bakayım senin?"
Burnunu çekip gözyaşlarını silmiş ve konuşmuştu.
"J-jiho"
"Jiho-ya, bu abinin zeka seviyesi birazcık düşük. Mesela senin gibi prenslere karşı nasıl davranması gerektiğini bilmiyor."
"Su-"
Konuşmaya çalışan Riki'ye hızlıca bir bakış attıktan sonra tekrar gülümseyerek Jiho'ya dönmüştüm.
"Her zaman sorunlarını böyle çözemezsin ama şimdilik izin veriyorum sana ben. Riki'yi dövelim mi beraber?"
Kafasını aşağı yukarı sallayan çocuğa kıkırdayıp annesine bakmıştım izin almak için. Gülümseyerek başını sallayan annesi sayesinde Jiho'yu bir koluma oturtup diğer kolumla sırtından desteklemiştim. Jiho ile bir olmamıza rağmen boyuna yetişemediğimiz Riki'nin ayağına basmıştım sertçe. Acıyla inledikten sonra ne yapması gerektiğini anlayan Riki kafasını aşağıya eğmişti sessizce. O kafasını eğdiği gibi vuran Jiho'ya gülüp tekrar yere bırakmıştım onu.
"Aferin sana Jiho. Bir daha ağlama tamam mı? Benim için birinci sensin."
Gülümseyerek annesine sarılan Jiho'yu susturabildiğim için kendimle gurur duymuştum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let Me In | Sunki
FanfictionRiki, kimseyle konuşmayan sıra arkadaşının üstünde eski bir akımı dener...