Sunoo'dan
Sıramda oturarak geçirdiğim 5 teneffüs bitmiş, öğle arasına gelmiştik. Riki öğle arası bittiğinde çıkabileceğimizi söylemişti. Bu yüzden streslenmeye başlamıştım bile.
Okuldan kaçarsam bu sefer babama kesin haber gidecekti. Bunun kesinlikle farkındaydım. Kendime yapabileceğim en büyük kötülüğü yaptığımın da farkındaydım. Mina Hoca'yı büyük ihtimalle hayal kırıklığına uğratacaktım.
Ama insanlara hayır demek benim için zordu. Kendimi sevdirebilmek için diğerlerinin benden istediği şeylere evet derdim genellikle. Bu durum da çoğunlukla pişmanlıklarım ve kendimden bir kez daha nefret etmemle sonuçlanıyordu. Bunların olacağını bile bile her seferinde kabul ediyordum en ufak ısrarları.
Riki'ye değer veriyordum çünkü iki buçuk-üç senelik lise hayatımda bu kadar yakınlaşabildiğim ilk kişiydi. Yine de fazla yakın sayılmazdık ama biriyle sohbeti başlatabilmek bile bir başarıydı benim için.
Riki'nin isteyerek beni zor duruma düşüreceğini düşünmüyordum. Büyük ihtimalle sadece eğlenmek istiyordu dediği gibi. Jungwon ve Hyunjin de kabul etmeyince bana gelmişti. Üçüncü bir seçenek olarak.
Riki'den
Öğle arası zili çaldığında Sunoo her zamanki gibi sıraya bir şey çiziyordu. Ne çizdiğini görmek için dibine kadar girdiği çizime bende yaklaşmıştım. Sıraya çizdiği örümcek ağlarına bakarken kafasını kaldırıp bana bakmıştı o da. Yüzlerimizin yakınlaşmasıyla gözlerini kaçırıp geri çekilmişti. Bu haline sırıtıp daha fazla yaklaşmıştım. Duvar ile benim aramda sıkıştıgında direkt olarak gözlerime bakıyordu şaşkın bir şekilde. Sevimliydi.
"Çok sıcak değil mi ya?"
Kendimi uzaklaştırmadan söylediğim şeyle yüzü kızarmaya başlamıştı sanırım. Kolumu kaldırarak camı açtığımda arkasını dönerek camdan bakmaya başlamıştı.
Sunoo'nun çoğu şeyden korktuğunun ve kaygılarının olduğunun bir hayli farkındaydım. Bu korkuları ve kaygıları benimle birlikte aşmasını istiyordum. Benim liseye geçtiğim bunca zamandır yapmadığım şey kalmamıştı. Kavga ettim, disiplinlik oldum, sınavdan kaldım, okuldan kaçtım, sevgilim oldu, flörtleştim, maçlara katıldım, gezilerin hepsine geldim çünkü ablamla yaşıyordum ben. Kendisi de lisenin son senesinde düzelerek çok başarılı bir avukat olmuştu ve paraya para demiyordu şu sıralar.
Sunoo ise bunların neredeyse hiçbirini yapmamıştı. Liseyi berbat bir yer olarak hatırlamasını istemiyordum onun. Bu yüzden zorluyordum onu bazı şeylere. Özgürlüğü bir kere hissettiğinde hayattan zevk almaya başlıyordu insan.
Tabii bir de onunla vakit geçirmek istiyordum. Hyunjin ve Jungwon'a ilk başta hiç sormamıştım bile. O iki şerefsiz sorgulamadan gelirlerdi çünkü.
"Nasıl bu kadar iyi çiziyorsun?"
"Meslek sırrı, söylemem."
"Mesleğin de tatlı olmak mı?"
"Yavşama Riki."
Biz didişirken yanımıza Hinata gelmişti. Uzun sarı saçlarını kulağının arkasına sıkıştırarak bir şeyler söylemeye başlamıştı Japonca.
"Okuldan sonra beraber takılmak ister misin? Eğer istersen mesaj atabilirsin bana. Telefon numaram da yazıyor içinde."
Diyerek pembe bir zarf uzatmıştı bana doğru.
Hinata bir süredir ilgimi çeken birisiydi ve bana teklifte bulunuyorsa asla reddetmeyecektim. Cidden güzel bir kızdı.
"Tamam. Müsait olduğumda yazacağım sana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let Me In | Sunki
FanfictionRiki, kimseyle konuşmayan sıra arkadaşının üstünde eski bir akımı dener...