The Untamed [AU] / WangXian ✔️

0.0 Başlangıç ve Karakterler

Öncelikle şunu belirteyim. Bu evrende Wei Wuxian bir şekilde Xuanwu mağarasında, katil Xuanmin'in karnından demir kılıcı çıkarıyor. Ve katil Xuanmin'i, şeytani yolla, kendi geliştirdiği kara büyüyü kullanarak ve demir kılıçla öldürüyor ama kimse onu şeytani yolu seçmesi ya da kulanmasını yadırgamıyor onu öyle kabul ediyorlar. Yani olaylar dizide izlediğimiz gibi gelişmiyor.

Alternatif bir evrende, ikili mutlu şekilde yaşıyorlardı. Bir gün Wangji'nin kaçırılırması ve Wuxian'ın onu kurtarmak için Metal Tanrısının oğlu olan yarı tanrı Mingjue'nin evlenme teklifini kabul etmek zorunda kalır ya da öyle olduğunu düşünmesini sağlayacaktı.

Bu alternatif evrende düşünceler okunabiliyor, zihinleri aracılığıyla birbirleriyle konuşulabiliyor.

Wei Wuxian karşısındaki kişinin düşüncelerini karşı taraf istemese de duyabiliyor tabii ki, yakalanıp engellenmediği müddetçe..

Ama Wei Wuxian'ın düşüncelerini o istemedikçe kimse okuyamıyor.

Bu ficimde Lan Wangji baya baya konuşup duygularını belli edecek..

Çin mitolojisin de böyle bir tanrı varmı bilmiyorum elementlerde, metal geçiyor onu biliyorum neyse. Bu Mini ficim tamamen hayal ürünüdür. Fazla kafanıza takmayın, konu fantastik olunca abartmayı seviyorum, bu ficimde de yok yok diyebilirim. Deniz tanrıçası, korsanlar, peri'ler dahil...

Ben ficimi  tamamladım. Mini fic olduğu için bölümleri kısa yazdım. Bölüm başı kelime sayısı 1200 ile 1500 kelime olarak ayarladım.

İyi eğlenceler, umarım beğenirsiniz.

     _____ PLAN _____

Lan Wangji bir gece avı sırasında yarı tanrı olan Mingjue ve yarı tanrı olan kardeşi Huaisang'ın askerleri tarafından kaçırılır. Amacı Wei Wuxian ile evlenip, onun icat ettiği şeytani kara büyüye hükmetmektir. Bunu da onunla evlenip, Wei Wuxian'ın gücünü kendine aktarmasıyla başarabilir yani kan bağıyla bağlayarak...

Wei Wuxian, Lan Wangji'yi oradan kurtarmak için bir plan hazırlar. Önce söylediği şeyi alğılayamamışlar gibi boş gözlerle suratına baktılar, sonra aynı anda hepsi de;

"Sen aklını mı kaçırdın?" diye bağırdılar.

"Henüz değil." dedi Wei Wuxian, gülüşünü daha da genişleterek. Sonra itiraz etmelerine fırsat vermeden devam etti. "Katılmamız gereken bir düğün var ve bu düğün 'ben' olmadan başlayacağını sanmıyorum." dedi bir kahkahayı koyverirken. Jiang Cheng, gözlerini Wei Wuxian'a diktikten sonra, onun gayet ciddi olduğunu anladı ve öyle konuştu.

"Onunla evlenmeyi kabul mü edeceksin?" diye sordu. Gözlerini o kadar kocaman açmıştı ki, neredeyse yuvalarından çıkacaktı. Diğerlerinin tepkisi de onunkinden farklı değildi.

"Elbette ki onunla evlenmeyeceğim. Ben zaten ruh eşim olan, Lan Zhan'la evliyim." dedi, buna bir an bile ihtimal vermelerine inanamayarak. Sonra sakince ekledi. "Ama şimdilik, Mingjue'nun bunu bilmesine gerek yok. Kuleye gireceğiz ve bize kapılarına ardına kadar açacaklar." dedi planıyla gurur duyarak.

"Evet, bu belki içeri girmemizi sağlar. Ama içeriden çıkmamızı sağlayacağını pek sanmıyorum. Ah, elbette, sen Mingjue ile balayına doğru giderken, belki de bizi umursamazlar." diye çıkıştı, Jiang Cheng.

"Merak etme onu da düşündüm." dedi Wei Wuxian gözlerini kırpıştırıp bir parça böbürlenerek. "Düğün kutlamaları olurken, herkes eğlenirken kaçacağız. Kutlamalar için Lan Zhan'ın da bize katılmasını isteyeceğim. Eminim, Mingjue beni kırmayacaktır." diye planın kalanınıda açıkladı.