0.8 Denizaltında Yolculuk

175 21 46
                                    

Hepsi denizaltının içine girince, kapağı kapatıp geminin içinde ilerlemeye başladılar. Wei Wuxian, önce denizin altında nefes almakta zorlanacağını düşünmüştü ama öyle olmadı. İçerisi oldukça ferahtı. Çok büyük bir gemi değildi. Yalnızca fazla karmaşıktı. Üzerinde onlarca düğme olan bir yerden yönetiliyordu. Lan Wangji'nin hiç tereddüt etmeden, kumanda paneline yönelmesi Wei Wuxian'ı şaşırtmıştı.

"Bunu kullanmayı mı düşünüyorsun?" diye sordu. Lan Wangji, istifini hiç bozmadan dügmelerden bir kaçına bastı ve gemi bir iki salınımın ardından suda kayar gibi yüzmeye başladı. Sonra Wei Wuxian'a dönüp;

"Herşeyin bir ilki vardır." dedi.

Wei Wuxian, çaresizce sustu ve etrafı incelemeye başladı. Böyle bir şeyi daha önce hiç görmemişlerdi. Dışarı göremiyorlardı. Sadece tek bir kişinin kafasının sığabileceği bir delikte, bir dürbün vardı. Lan Wangji, arada o deliğe kafasını uzatıp önlerindeki yolu gözlüyordu. Takip ettikleri rotayı ise paneldeki yuvarlak bir şeyden izliyordu. Bu onun icat ettiği şeytani pusulaya benzediğini fark etti tek fark onunki şeytani ruhların varlığını gösterirken bu alet yönü gösteriyordu.

Sonra birden burnunun ucuna bir iki kere dokunarak, önemli birşey hatırlamış gibi diğerlerine bakıp;

"Ah, açlıktan ölüyorum. Siz aç değil misiniz?" diye sordu.

Aslında evlilik töreninde binbir çeşit yiyecek sunulmuştu ama kimsenin o yiyeceklere dokunmadığından emindi. Sorusuna kimse 'evet' ya da 'hayır' diye cevap vermedi. Wei Wuxian, yanıtlarını anlamıştı. Küçük geminin içinde yiyecek bir şeyler aramaya koyuldu. Küçük dolaba benzeyen kutunun kapağını açtığında bir kaç meyve ve kurultulmuş et parçaları buldu. Wen Ning de kesesinden herkese pirinç kekleri çıkarıp verdi ve yemeye başladılar. Oldukça da lezzetliydi. Karınları doyunca uykuları gelmişti. Lan Wangji de, diğerleri kadar uykulu ve yorgun görünüyordu. Yüzündeki kırmızılıklar hâlâ belirğindi. Wei Wuxian, canının yanmadığını umarak, yanağına usulca bir öpücük kondurdu ve biraz uyumayı önerdi.

"Efendi Wei, Efendi Lan, benim uykuya ihtiyacım yok. Siz dinlenirken gemiyi ben kontrol ederim."

"Aslında iyi fikir, bizi nelerin beklediğini bilmiyoruz. Bir daha uyuyacak zamanımız olmayabilir." dedi Lan Wangji, Wei Wuxian'ı köşedeki boş alana çekip yeri işaret ederek.

Yan yana yere oturduklarında, Wei Wuxian başını onun omzuna yasladı. Jin Ling ve Yuan de tam karşılarındaki köşeye oturmuşlardı. Jin Ling başını, Yuan'in omzuna yasladığında, Wei Wuxian da gözlerini kapadı. Onları rahatsız etmek, utandırmak istemiyordu. İyice Lan Wangji'ye sokulup, uyuması için fazla çabalamasına gerek kalmamıştı, tatlı bir uyku onu çabucak içine alıvermişti.

Gemiyi sarsan gürültüyle gözlerini açtıklarında, ne kadar zaman uyudukları hakkında hiç fikirleri yoktu.

"Neler oluyor?" dedi Wei Wuxian ayaklanarak.  Wen Ning'in yanında çoktan yerini almış olan Lan Wangji'ye bakarak.

"Fırtına çıktı. Ama yüzeyde değil, denizin içinde." dedi Lan Wangji, yüzündeki endişeyi gizlemeye çalışarak.

Jin Ling ve Yuan hâlâ uyuyorlardı. Jin Ling bir kedi gibi Yuan'in gögsüne kıvrılmış uyuyordu. Geminin dört bir yanına vuran garip seslerle gözlerini açtığında, bir süre sesleri dinleyen Yuan, titreyen sesiyle konuştu.

"Bu dolu olmalı. Wei Wuxian, Mingjue'yi çok öfkelendirmiş olmalısın. Bu, onun ruh halinin doğaya yansıması, birazdan suyun içinde kasırga çıkarsa hiç şaşırmam." dedi eliyle yüzünü kapayarak.

Wei Wuxian; "Sen, bana, Mingjue'nun doğa koşullarına hükmettiğini mi söylüyorsun?" dedi panikle.

Keşke öyle olsa. Yani o bunu isteyerek yapmıyor. Ruh hali nasılsa hava da öyle oluyor. O yüzden çok tehlikeli ya. Kontrol onda bile değil." dedi Yuan, ellerini yüzünden çekip ıslak yanaklarını açıkta bırakarak. Babasından çok korktuğu belli oluyordu.

The Untamed [AU] / WangXian ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin