0.1 Çelik Kule

374 28 33
                                    

Dubaide bulunan bu gökteleni kullandım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dubaide bulunan bu gökteleni kullandım. Çünkü hikayemdeki kuleye uygun olan en yakın kule buydu. Ve bu göktelenin sadece yarısını kullandım. Aslında daha büyük.

Ormanlık alandan çıkıp Çelik Kule'ye doğru ilerlerken ayaklarının altındaki toprak onları içine çekti. Düştükleri yerin derin olduğunu, düşüşlerinin uzun sürmesinden anlamışlardı. Karanlık olması gereken bu bulundukları yer aksine ışıl ışıldı. Dar olan alanda emin adımlarla ilerlemeye devam ettiler. Tünelden çıktıklarında; Önlerindeki yol boyunca -ki bu yaklaşık sekiz - dokuz yüz metrelik bir alandı- göğe doğru yükselen bir kule vardı. Bu çelikten bir kuleydi. Ormanın içinde ilerlerken gördükleri kulenin sadece göğe yükselen kısmıydı. Kulenin çelikten duvarlarına vuran ışık, etrafa gri sarı parıltılar saçıyordu. Kule, hem boylamasına hem de enlemesine devasa boyutlardaydı. Kuleyi ortadan bölen bir şeritler vardı. Şeridin yapıldığı maddenin ne olduğunu anlayamamışlardı. Kahverengiyle siyahın iç içe geçmesiyle oluşmuş garip bir renkle, kuleyi katlara ayıran şerit, insanın nefesini kesiyordu. İlk bakışta, gözlerine herhangi bir giriş kapısı çarpmamıştı, ama bir anda duydukları borozan sesi, birilerinin onları gördüğünün işaretiydi. Borozan sesi etrafa yayılırken, kulenin alt katından altı tane pencereye benzer oyuk açıldı ve her birinin ayağının dibine ikişer tane ok saplanıp kaldı. Bu, onlara ihtar atışıydı. Sonra on iki tane insana benzeyen varlık, kapısı olmayan çelik kulenin önünde belirdi. İçlerinden biri öne çıktı. Sanırım liderleri oydu. Adam, sağ eliyle arkasındaki adamlarına sakin olmalarını işaret ettikten sonra birden önlerinde belirdi. Öyle hızlı hareket ediyordu ki, onu takip etmeleri çok zordu. Tıpkı bir pire gibi, yerinde duramıyordu. Göz göze geldiklerinde, koyu kahverengi gözlerinde titreşen tehdit, Wei Wuxian'ı hiç etkilemişe benzemiyordu. Wei Wuxian, ellerini arkasında birleştirmiş karşısındaki adama bakıyordu.

"Wei Wuxian... ZewaJun... ve diğerleri... Ziyaretinizi neye borçluyuz?" diye sordu, küstah bir sırıtışla bakışlarını üzerlerinde gezdirerek.

Jiang Yanli tam ona cevap verecekken, Jiang Cheng onu durdurdu. "Dikkat edin. Düşüncelerinizi okuyabilir." diye uyardı.

"Ah, bir bu eksikti..." diye fısıldadı Jiang Yanli, eşine ve diğerlerine baktığında herkesin karşıdaki adama donuk gözlerle baktığını gördü. Zaten kendiside stresten dolayı pek düşünebildiği söylenemezdi ama yinede planlarının ilk adımında ortaya çıkmasına izin veremezdi. Kendini başka şeyler düşünmeye zorladı.

Adam, zihinlerinde aradığını bulamamış gibi somurtarak, "Sizi içeriye zorlamı alalım yoksa işimizi kolaylaştırmak mı istersiniz? Ya da şöyle sorayım canınızı yakmamıza gerek olacak mı?" diye sordu. Direkt Wei Wuxian'a bakıyordu.

Lan Xichen, Wei Wuxian'ın cevap vermesine fırsat vermeden hemen söze girdi.

"Hey, 'damada' karşı daha nazik olabilirsiniz, değil mi? Evlilik zaten başlı başına heyecanlı bir süreç! Süreci daha da zorlaştırmanın manası yok."

The Untamed [AU] / WangXian ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin