8. Bölüm

9.5K 890 496
                                    

"Ne yapıyorsun sen?"

"Ne yaptığımı görmüyor musun?" Nefes nefese yanıma gelen Suho'ya cevap vermiştim. Alnımdan yüzüme dökülen terleri sinirle silerken şirketin spor salonunda koşmaya devam ediyordum.

"Şirket seni konuşuyor. Sen ise hiçbir şey olmamış gibi burada böyle koşuyorsun."

"İçimde biriken o şeyi atmam gerek." Ön panele basarak bandın hızını biraz daha arttırdım. İçimdeki öfke kızgınlık nefret ya da ona benzer her ne varsa beni boğmak için uygun zamanı kolluyordu.

"Enerjini atmak istiyorsan git biriyle birlikte ol. Öfkeni şirketin ortasında göstermek zorunda mıydın?"

"Bak... İçkiliyken şirketin lobisine kusmuş, toplantıya boxerla katılmış, kendi arabam yerine genel müdürün arabasına binmiş, kapı açılmayınca da camı kırmış ya da buna benzer cinnet anlarımda tuhaf şeyler yapmış olabilirim. Bunların hepsinde suçun bende olduğunu kabul ediyorum. Ancak bu sefer ben hiçbir şey yapmadım. Bir anda gelişti her şey."

"Bak. Bu durumdan ne kadar rahatsız olduğunu biliyorum ancak dikkat etmek zorundasın. Şirkete gelip avazı çıktığı kadar bağıran bir çocuğa engel olamayacak kadar zayıfsan gerçekten işimiz çok zor. Eunjin en ufak bir hatamızı kolluyor. Şirketin başına geçmek için yapmayacağı şey yok. Yürüyüşüne bile dikkat etmelisin. Her şeyin bir anda yerle bir olmasını istemiyorsun değil mi?"

"Keşke dünya yerle bir olsa da altında kalsam." Mırıldanmama rağmen Suho'nun duyduğunu biliyordum. Açıkçası ondan bir şey gizlediğim de yoktu.

"Duyamadım." Demişti dişlerini sıkarak. İstediği cevabı almazsa saatlerce başımda konuşabileceğini biliyordum.

"Bundan sonra şirketin ortasında bana küfreden serserileri döverek dışarı atacağım. Eunjin'in ise uygunsuz fotoğraflarını bularak ifşa edeceğim ve buranın tek başkanı olacağım."

Kaşları çatılsa da dudakları gülümsemesini ele vermişti.

"Bir şey daha var."

"Evet, sonrasında bütün yetkilerimi sana devredip buradan defolup gideceğim."

"Derslerine iyi çalışıyorsun, bugün sana göndereceğim şeyi de iyi çalış. Yarın toplantı var."

"Devamsızlık yapma hakkım var mı öğretmenim?"

"Gevezelik etme ve in artık şu bandın üzerinden. Biraz daha üzerindeki atletle terli terli koşmaya devam edersen karşıdaki kızlar heyecandan pilates toplarını patlatacak."

Suho gülerek ayrıldığında başımı karşıma çevirerek spor salonunun diğer tarafında spor yapmaya çalışan şirket çalışanlarını görmüştüm.

Spor yapmaktan çok sadece beni izleyip arada fısıldaşmakla daha çok meşgul gibiydiler. Hafifçe gülümseyerek başımla selam verdiğimde ise bir anda kendilerini gelmişler gibi yüzlerini çevirmişlerdi.

Onlar için genç, yakışıklı, soğuk ancak çapkın ve zengin bir iş adamından başkası değildim. Ama kendime göre ben sefil ve zavallının tekiydim.

Koşmaya bir an bile ara vermeyip bütün hırsımı altımda kayıp giden banttan alırken kulaklarımda Luhan'ın sesi yankılanıyordu.

Bunu nasıl başarıyordu bilmiyorum ancak her seferinde beni deli edip tamamen başka birine dönüştürüyordu. İçime gizlediğim, kimseye göstermediğim o öfkeli, hatta daha çok öfkeden kuduran halimi ortaya çıkartıyordu.

Belki de ondan geçmişte nefret ettiğim için içimdeki çocuk buna kayıtsız kalamıyordu. Bunu saçma buluyordum. Çünkü o çocuktan oldukça uzaklaşmıştım artık. En uzak yerlere gömmüştüm.

Elephant ManHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin