5. Bölüm

10.6K 972 527
                                    

Yeni güne uyanıyordum. Ama yeni olan tek şey takvimde bir günün daha ilerlemesiydi. Geri kalan her şey aynıydı.

Yine o lanet olası kabusumla birlikte uyanıyordum. Her gece olduğu gibi bana eşlik eden tek şey kabuslarım ve yalnızlığımdı.

Hala öylesine gördüğüm kabusun etkisindeyim ki kanlı ellerimde siyah uzun saçlar kayıp gidiyordu.

Ben büyüğüm. Kirli ve lanet olası bir katilim. Kollarımdaki beden ise çok küçük, oldukça küçük. Yaşadığı şeyler masumluğunu kirletmeye yetmemiş...

Kanlı ellerimle beyaz yüzünü tutarken gelip o küçük kızı kollarımdan çekip ayırıyorlar beni ondan. Geriye büyük bedenim ve yalnızlığım kalıyor... Ağaçların gölgesini bahşettiği o koyu yeşil binanın önünde tek başıma ağlıyorum.

Kabuslarımda bile çocuk olmayı kabul edemiyorum. Çünkü çok eskide kaldı, tamamen geçmişimde gizli kaldı. Bilinçaltım bile o kadar kirli ki onu geri getiremiyorum.

Ardından önümde bir çift ayakkabı beliriyor.

Bu yeni bir şey. Kabuslarımda bana eşlik ediyor bu sefer daha önce görmediğim bir şey...

Rüyalarım ya büyük bir kalabalıktan ve çöküşümden ibaret oluyordu ya da onun kollarımdan kayıp gidişinden...

Ancak bu sefer ki daha farklı...

Öğlen güneşinin neden olduğu kısa ve küçük gölge üzerime düşerken başımı kaldırıp kabuslarımda bana eşlik etmeye cesaret eden kişiye bakıyorum.

Git demek istiyorum ona. Senin de ruhun kirlenmesin.

Rüyada bile güneşin önünde parlayan beyaz yüzünü lekelemeye yeter kirli ellerim diyorum.

Lakin beni duymuyor. İçimden geçen sesleri duyamıyor...

Bu benim rüyamdı. Benim kontrolüm altında olması gerekmiyor muydu?

Gölge üzerime daha çok yaklaşıyor ve ben ilk defa korkmuyorum karanlıktan. Gölgesinde olmak beni rahatlatıyor çünkü.

Minik bir el yaklaşıyor yüzüme. Ben ise hala parlak güneşe yalvararak onun kim olduğunu görebilmek için gözlerimi daha çok kısıyorum.

Minik el çenemi kavrarken sanki yalvarmamı duymuş gibi yüzünü bana yaklaştırıyor. Çenem yukarı kalkmış, onun yüzüyle buluşmuşken gözlerim büyüyor. Kalbimde tuhaf bir sızı oluşuyor. Nefesim bir anlığına kesilse de o bakışlarla yeniden soluk alabiliyorum.

Gözleri aynı, bakışlarındaki o saflık ve umut dolu ışıltı hala aynı. O sevimli ve öpülesi burnu hala aynı. Kırmızı dudakları hala birlikte yediğimiz kirazlar gibi tatlı. Ama farklı olan bir şeyler var...

Daha sonra beynime hükmeden o tuhaf farkındalık...

Yetimhanedeki ağacın üstünde vakit geçirdiğim masum kız değil o.

Ağacın altında bizi bekleyen o yaramaz ve sinir bozucu çocuk.

Ama neden ilk defa beni rahatsız etmek yerine huzur bahşediyor rüyama?

Kıvrılan dudakları neden beni de mutlu ediyor?

Konuşmak için dudaklarını araladığını fark ediyorum. Hayır, hayır. Rüyalarımda kimse konuşmaz. Sadece uğultular vardır. Bu farklı. Bu kesinlikle farklı. Nefesinin yüzüme çarpması bile farklı.

Üzüntü ve acı dışında bir his olmuyordu hiçbir zaman, peki bu neydi şimdi?

"Uyan hadi."

Elephant ManHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin