31. Bölüm

6.4K 663 337
                                    

Selam ben Unpretty Ficstar ve bu da beklenilenin aksine önceden gelen EM bölümüm lkajdlksdjl 

Of kendi ficine bölüm atınca yeni bölüm görmüş okuyucu tepkisi veren tek şapşik insanım alşskdşalsdk 

İyi okumalar Poiper'larım şlaskdşlsdksalşdkasdşk 

Şu an resmen kendimi idol yaptım şlaksdaşlk  

Zaten azıcık kalmış olan 'popi yazar' gururumun şu an tamamen silinip gitmesi üzerine 4 dakikalık saygı duruşu alabilir miyim şlkaşsldkalş 

Helva falan da olur gurbet ellerde özledim

Neyse okuyun işte şalkdşal


----


"O daha çok küçüktü." Yetimhanedeki bütün çalışanların, müdür annenin bile sürekli tekrarladığı şey buydu.

Sehun bu cümleyi duyduğunda sinirleniyordu. Evet, küçüklerdi fakat yaşadıkları şeyler hiç de küçük birine göre değildi.

"Abla?" Hemen yanında duran Luhan ağlayarak revirin kapı aralığından içeri seslendiğinde içeridekileri bir anda panik sarmıştı.

"Kim izin verdi onların buraya gelmesine?" Müdür yardımcısı panikle kapıya koşup iki çocuğu uzaklaştırmaya niyetlenmişken Sehun çoktan yaşlı kadının kollarından sıyrılıp yatağa koşmuştu.

"Luyan!" Luyan, mor halkalarla bezenmiş gözleri ve solgun yüzüyle, Sehun'u ve kapıda ağlayarak içeri girmeye çalışan Luhan'ı duymaktan oldukça acizdi.

"Abla!" Nihayet Luhan serbest kalıp ablasının yatağına ulaştığında hayatı boyunca gözlerinin önünden gidemeyecek görüntüyle göz göze gelmişti. "Ablam neden uyuyor? Yüzüne ne oldu? Neden bu kadar soğuk?" 

Yaşı büyük olan gerçeğin ne olduğunu fark etse de Luhan bunu anlayabilmek için fazlasıyla küçüktü.

Kanserin nasıl bir şey olduğunu büyükler bile bilemezken onlar nasıl bilebilirdi ki?

Sehun donmuş gibiydi, ne olduğunu biliyor, konuşmak, ağlamak bağırmak istiyor ama bir şey yapamıyordu. Ağlayan Luhan'ın sesini duydukça kulakları patlayacak gibi hissediyordu.

Yaşamak için gerekli olan bütün enerjisi tükenmiş, ciğerlerine dolan nefesi boğazında bir yerlerde düğümlenmiş gibiydi. 

Bir anda vücuduna hakim olan ürpertiyi durduramayarak koşmaya başlamıştı. Nereye gideceğini düşünmeden, arkadasına bakma ihtiyacı duymadan, arkasında neyi bıraktığını umursamadan gitmişti.

Luyan'a düzgünce veda edememiş, o günden sonra Luhan'ı 15 yıl boyunca görememişti.


--


"O herifi öldüreceğim!" 

Baekhyun tiz bir şekilde bağırdığında burnumu çekmiştim. Ağlamaktan şu an kıpkırmızı olduğuna emindim.

"Nasıl böyle bir şey yapabildi..." Hayal kırıklığıyla boşluğa bakıyordum. Hala nasıl olduğunu, işlerin nasıl bu hale geldiğini anlamıyordum. Kabullenemiyordum.

"Nasıl bu kadar düşüncesizce konuşabilir. Tanrım onu bulup öldüreceğim." Yumruğunu avucuna bastırdığında peçetelikten peçete çıkartıp Baekhyun'un akan burnunu silmiştim. Dudaklarını büzerek kendince bana teşekkür ederken ikimiz de hala içimizi çekiyorduk.

Elephant ManHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin