3. Bölüm

9.8K 1K 587
                                    

"Çok teşekkür ederim. Bu iyiliğinizin karşılığını mutlaka cennette fazlasıyla bulacaksınız."

Arabadan indikten sonra beni alan kişiye iki defa eğilerek teşekkür ettim. Arabanın dikiz aynasından sallanan haç dikkatimden kaçmadığı için ona inanmadığım bir cennetin varlığını öne sürerek teşekkür ettim.

Yaşlı adam ise bugün yaptığı iyilik sayesinde Tanrı'ya biraz daha yakınlaştığının hayaliyle gülümseyerek eski arabasını asfalt yolun bitip toprak zeminin hakim olmaya başladığı vadi yoluna doğru sürmüştü.

Dikiz aynasından bugün ki iyiliğine baktığını bildiğim için son bir kez daha eğilerek yolcu etmiştim onu.

Kilise korosundaki çocuk gülümsememin arabanın uzaklaşmasıyla yavaş yavaş değişip şeytanca bir sırıtışa dönüştüğünü iyi biliyordum.

Bedenimi sol tarafa çevirip benzinciye baktım. Az önceki kendini beğenmiş herifin arabası benzin almak için sıraya girmiş arabaların arasındaydı.

Yoldan geçen arabaları kontrol edip doğru anda hızla karşıya geçtim. Ne kadar intikam aşkıyla yanıp tutuşsam da kara yoluna bir anda fırlayacak kadar da düşüncesiz değildim.

Benzincinin girişinde duran kırmızı arabanın arkasına saklanıp asıl hedefim olan arabaya baktım. Önündeki arabadan sonra benzin alma sırası ona gelecekti. Sadece biraz daha beklemem gerekiyordu.

Kendimi siper ettiğim araba yavaşça hareket etmeye başladığında ben de aynı şekilde arabanın hızına ayak uydurarak bedenimi saklamaya devam ettim. Nihayet araba durduğunda başımı arabanın kenarından çıkartarak hedefimdeki arabaya baktım. Benzin alma sırası ona gelmişti.

Burası benim yıllardır yaşadığım yerdi. Bu eski ve küçük benzincide ödemeler içeri gidilerek yapılırdı. Bu yüzden arabalar tatil günleri uzun kuyruk oluştururdu.

Beklemek istemeyenler ise burada durmayıp daha ilerideki büyük benzinciye giderdi.

Ama önemli olan bu ayrıntılar değildi, önemli olan o kendini beğenmiş fil kılıklının cüzdanını alıp arabadan inmiş olmasıydı. Yüzümdeki zafer gülümsemesiyle saklandığım arabanın arkasından çıkarak hızla kontağını ve kapısını açık bıraktığı arabaya ilerdim.

Pompacı bile hala neler olduğunu anlayamazken –pompayı yerine koymakla meşguldü çünkü o sırada- kendimi siyah lüks arabanın içine attım ve kapıları kilitleyerek gaza bastım.

Arabanın en az araba kadar pahalı olan lastikleri benzincinin beton zemininde korkutucu bir çığlık bırakırken araba kullanmayı sadece araba çalıp kaçmaktan ibaret bir şekilde bildiğim için kendime tekrardan küfrettim.

Çünkü çıkan ses yüzünden fil suratlı arkasını dönerek herhangi bir ifade olmayan yüzüyle uzaklaşan arabasına bakmıştı ve göz göze geldiğimize göre beni görmüştü.

Uzun bacakları yaşadığı şaşkınlıktan çıkıp hızla ilerlerken yüksek sesle bir kahkaha atmıştım. Uzun bacaklarına rağmen bana yaklaşması imkansızdı. Altımdaki bebek kaçmak için dünya üzerindeki en iyi ve en hızlı arabaydı.

Ve deposu geride bıraktığım aptalın cüzdanı tarafından doldurulmuş olması duyduğum zevki arttırarak çığlık atmama neden olmuştu.

Vadi yoluna girerken bu arabayla 3 saatten daha kısa bir süre Seul'e varacaktım. Bu da beni tekrardan mutlu eden bir şeydi. Radyoya uzanıp zengin ama aptal adamın müziklerini dinlemeye koyuldum.

Aptal olsa da zevkinin olduğunu söylemeden edemeyecektim. Hem bu araba hem de dinlediği müzikler gerçekten sağlamdı.

Peki bu arada ben kim miyim?

Elephant ManHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin