17. Bölüm

7.5K 759 605
                                    

Bardaktan boşalırcasına yağan yağmur ve gürültülü bir şimşek bir anda çakıp bütün gökyüzünü parlak griye boyarken herkes sıcak evlerinde, ailesinin yanındaydı. 

Benim aksime. 

Yağan yağmurda kaçtığım yurda geri dönmeye çalışıyordum. Benim yaşımdaki çocuklar şimşek ve gök gürültüsünden korkarken ben sadece hava aydınlanıp görülmekten korktuğum için şimşek çakmasın diye dua ediyordum.

Denemek istemiştim, yetimhanenin dışındaki hayatın nasıl olduğunu denemek ve görmek istemiştim. Kaçmıştım. 

Dışarısı benim için her zaman büyüleyici bir dünya olmuştu. Yaşıtlarım masal dünyasında yaşarken ben gerçek dünyanın o kadar ışıltılı olmadığını biliyordum oysa ki. Sadece merak etmiştim. Orada kendimi iyi hissedeceğimi düşünüyordum. 

Fakat gördüğüm hayat hiç de hayallerimdeki gibi değildi.

Ben oraya ait değildim. Ben hiçbir yere ait değildim.

Yetimhanenin yüksek tel duvarını tırmanıp kendimi aşağı attığımda yakalanmadan buraya kadar geldiğim için rahatlayıp yine aynı şekilde devam edebilmek için korku ve endişe duyuyordum. 

Vücudumu düştüğüm yerden kaldırıp arkamı döndüğümde korkudan aklımı yitirmek üzereydim.

Karanlığın içinde hareket eden beden hızla bana koşup en az benim kadar ıslanmış bedeniyle bana sıkıca sarılmıştı.

"Beni bıraktığını düşündüm. Çok korktum. Bütün gün bekledim ama sonunda geldin Sehun Abi." 

Ağlamaktan incelen ses kulaklarıma dolarken ben de şaşkınlığımı ve korkumu atmamım ardından ona sıkıca sarılmıştım. 

Beni kollarına alan tek yer burasıydı, beni bekleyen tek kişi onlardı, sıcacık bir evim olmasa da sıcacık bir ailem vardı.

Ait olduğum yer burasıydı. Bu yetimhaneydi.


Kalbim bu kısacık sürede o kadar hızlı atmıştı ki kulağıma dolan cümlelerin sonunda ise durdu. 

Islak bedeni, ağlayan o ıslak gözleri ve çaresiz bakışları vücudumun tamamen sarsılmasına neden olmuştu. Çocukluğumuz, birbirimizden başka kimsemiz olmayışı aklıma gelmişti. Gök gürlediğinde elektrikler kesildiğinde, azar işittiğimizde birbirimize sığınırdık.

Luhan'ı biraz olsun tanıyorsam öylesine bir nedenden böyle ağlayarak sokakta dolaşmazdı. 

Ve yine aynı Luhan buraya gelmezdi.

"Deli misin sen?!" 

Nefesim nihayet ciğerlerimde hareket etmeyi başardığında ilk yaptığım şey bağırmak olmuştu. Üşümekten ve ağlamaktan titreyen vücudu bağırmamla yeni bir titreme geçirirken ona bağırdığım için pişmanlık duymuştum.

"Buraya gel." Kapıda öylece dikilip bana bakarken bir kaç adım ilerleyip kolundan tutarak içeri çekmiştim. 

Kapı arkamızdan kapanıp karanlık evimi daha da karanlıkta bırakırken onu koltuğa götürmüş ardından hızla odama ilerlemiştim. Dolabımda neyin kirli neyin temiz olduğunu bile ayırt edemezken koyu gölgeler arasında karşıma ilk şeyleri yığının içinden çekiştirip tekrardan Luhan'ın yanna dönmüştüm.

"Bunları giy. Ben sana saçlarını kurutmak için havlu getireyim." Dediklerimi ne kadar dinledi bilmiyordum ancak kucağına bıraktığım kıyafetleri giyeceğini düşünüyordum. 

Elephant ManHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin