Bölüm: 10 Hatıraların Haritası

18 3 11
                                    

Labirentin uzun kollarında uzun süre devam ettik. Bizi çıkmazlara taşıyan labirent aslında düşüncelerimizdeydi. Açlık, susuzluk ve kan kaybıyla mücadele etmemiz gerekiyordu fakat belki de bizde o güç yoktu. Karmen'in çoğu yarası dinmişti. Yağmurun şiddeti ise herşeye rağmen son hızla devam ediyordu. Yağmur bizi etkiliyordu. Oysa yağmuru severdim ben...

Sonunda uzunca ilerlediğimiz, labirentin kollarında yine bir çatala denk gelmiştik.

Sağ taraftaki çatalı seçmiş ve yolumuza yine sonsuzmuşcasına devam etmiştik. Labirentten çıkmanın tek yolu olduğunu düşündüğümüz villaya doğru ilerledik. Belki bir kurtuluş, belki de sonumuz olacaktı. Yine de tüm bu düşüncelerin gölgesinden kurtulup aydınlık düşüncelerin ışığının yansıdığı yollarda geziniyorduk.

Villanın kapısı birden önümüzde belirdiğinde asıl soru kapıyı nasıl açacağımızdı.

Hasır renginin kirlenmesiyle oluşmuş eski kapı neredeyse iki metre boyundaydı. Kapının anahtar deliğindeki parlak kristaller sade ve kirlenmiş kapıyı gösterişli hale getiriyordu.

Erdem Karmen'i yere sakince bıraktı ve kapıyı zorlamaya başladı. Kapı eski mekanik sistemini kullandığından açılması epey güçtü. Filmlerdeki şu tel tokayla açma sahnesi gerçek miydi. Denemeye değerdi bence...

Uğultulu sonbahar akşamı sarmıştı her yanımı. Esintili poyraz titretmeye yetmişti parmaklarımızı. Elimi zorla saçıma götürdüm ve sakince sabah takmış olduğum tel  tokayı çıkarttım. Tel tokayı anahtar deliğine yerleştirdiğimde filmlerdeki gibi açıldığını görmek isterdim sanırım fakat tek gördüğüm kapıyla olan bakışmamızdı.

Kendimi gerizekalı hissettiğim nadir anlardan olmasının yanı sıra, çıkmaza da girmiştim ki yerdeki anahtarı görmemle bir anlığına donakaldım. Anahtarı aldım ve yavaşça kapının anahtar deliğine geçirdim. Kapı yavaşça, gıcırdayarak açıldığında karanlık villada yanan bir mum ışığı içeriye doğru süzüldü. Villaya doğru adımladığımızda telefonumuzun fener görevi gördüğü ışıklar yolumuzu aydınlatıyordu. Kapı rüzgar sayesinde ardımıza kapandığında çıkan ses yüzünden yerimizden sıçramıştık.

Güller labirentle kalmamış içeriye de sızmıştı. Bazı duvarları saran dikenli gül sarmaşıkları villayı eski ve ürkütücü kılıyordu. Dışardaki soğuğun aksine içeride tüyler ürpertici bir sıcaklık vardı. Kirden dolayı renk değiştirmiş olan betonda ayakkabı lekelerimiz bizi ele veriyordu. Üzerimizden damlayan yağmur damlaları, betona damlayarak kiri biraz olsun öteliyordu. Yukarıdan gelen bir çığlık sonucu korkumuzla birlikte nabzımız hızlandı. Korkak adımlarla merdivenlere attık ilk adımımızı. Karmen yürümeye başlamıştı yavaş yavaş. Canı acıyordu bu çok barizdi lakin yaşamak istiyorsa ayağa kalkıp savaşması gerekiyordu

Erdem önden gidiyor, Karmen ise benden destek alarak adeta herşeye direnirmişçesine merdivenlerin son basamaklarını çıkıyorduk. Ardından bir çığlık daha yankılandı bulunduğumuz villada. Korkulu masal şatolarını andıran bu villada mahsur kalmaktı yaşamın önemini anlayışımız. Hava bize küsmüş gibi. Soğuk ise bizimle arkadaş. Yağmur saçlarımızdan kaymış, güneş ise arkamızdan ağlamıştı. Hala sakin kalmamız anormaldi. Hepimizin hala korkusuna yenik düşmemizdendi belki de bu soğukkanlılığımız.

Çığlığın geldiği kapının önündeydik. Kapı aralıklıydı ve içeriden büyük bir ışık kütlesi dışarıya yansıyordu. Kapıyı biraz daha aralarken çığlık kesilmişti. Aniden içeriye girdiğimizde kimsenin olmadığını fark etmenin şokunu yaşadık. Erdem ile uzun süreli bakışmamızın ardından bir gülüş sesiyle karşılaştık.

Geçmişin YabancılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin