LX. Yanan Cennet
FİNALDorela; başını eğdi, geminin motorunun köpürttüğü denizi hayranlıkla izliyordu. Altın sarısı saçları rüzgarda dalgalanıyor ve ara ara önüne gelip tüm görüşünü kapatıyordu. Başındaki çipler yanıp sönüyor ve başına artık, dayanılmaz bir ağrı veriyordu. Güvertede öylece dikildi. Sabırla iskeleden uzaklaşmalarını izledi.
İskeleden onu izleyen biri, uzaklaşan gemide öylece dikilen Dorela'yı ve arkasındaki onlarca teknolojik harikayı görebilirdi. Hepsinin üzerinde, metalik harflerle aynı şey yazılıydı: Endo.
Gemi, git gide açıldığında ve kara küçük bir ada gibi görünmeye başladığında, Dorela'nın zihninde de dünyaya ait tüm anılar küçüldü. Rüzgar tekrardan sağından esip tüm saçlarını havalandırdı ve önünü kapattı. Rüzgara karşı gelmedi. Bunun yerine usulca rüzgarın etkisini yitirmesini bekledi. Sonunda, saçları gözlerinin önünden çekildiğinde Dorela tam karşısında Yaman'ı gördü.Dorela, bunun bir halüsinasyondan ibaret olduğunu bilse de bile bile yenik düştü ve Yaman kendisine doğru yürürken yerinden bir saniye kıpırdamadı, hiç nefes almadı.
Yaman, tam önünde durdu ve elini Dorela'nın çiplerinde gezdirdi. Gözlerini dehşetle Dorela'ya dikti. "Nasıl yaptın?"
Dorela, yutkundu. Zihnindeki bu asalak robot mekanizma tüm duygularını ele geçirse de Yaman'a sarılabildi."Endo'dan geriye kalan her şeyi topladım." Yüzünü buruşturdu.
"Onlarla ne yapacaksın?"
Dorela, derin bir nefes aldı. Burnuna dolan keskin tuz kokusu yüzünden gözleri dolarken gülümsedi. "Hepsini denize gömeceğim. Ama sonra, Akım'a geri döneceğim. Yaman, geri geldiğimde beni affedersin değil mi?"Yaman ifadesiz kaldı. Çünkü Dorela o kadar Yaman'ın ona vereceği tepki konusunda o kadar kararsızdı ki hayalinde bunu bir yere oturtamadı. Yaman'a bir sır verecek gibi yaklaştı. Elleriyle yüzünü kavrarken üstüne basa basa konuştu: "İnan bana. Seni çok ama çok seviyorum."
Sesi git gide bozulurken başını da yana yatırdı ve gülümsemeyi bırakmadan onun hayaletine veda etti: "Artık peşimi bırakman gerek Yaman. Savaşmayı bırakmam gerek."Yaman'ın görüntüsü solarken Dorela başını altındaki dalgalara eğdi. Elleri, güvertenin demirlerine sarıldı. Ne kadar öyle kaldığını bilmiyordu ama göz pınarlarından yavaş yavaş sızan yaşlara yenik düşmüştü ki adını tekrar duydu: "Dore!"
İrkildi. Başını kaldırıp sağına baktığında geminin merdivenlerinden tırmanıp ona doğru koşan Dominik'i gördü. Dominik ona git gide yaklaştıkça Dorela onun henüz yedi sekiz yaşlarındaki halini gördüğünü anladı.
Küçük çocuk dehşet verici bir endişe ile ona sarılırken "Nasılsın?" diye sormuştu ki bu, Dorela'yı sarstı. "İyi görünmüyorsun. Aç mısın yoksa? Patlamış mısır yemek ister misin?" Dorela başını hızla hayır anlamında sallayarak beyaz güverteye çöktü, ağlamaya başladı. Küçük Dominik ona daha sıkı sarıldı. "Onları özlediğini biliyorum."Dorela, bu anıyı unutmuştu. Yıllarca zihninin en derinliklerinde sakladığı bu anı, birdenbire bu halüsinasyonla gün yüzüne çıkınca irkildi. Çocukken saklandıkları sığınakların birinde, Dominik ona sarılırken Dorela sormuştu: "Neden öldüler Dominik?"
"Çünkü iyiler korkunç zamanlarda ve korkunç yerlerde uzun süre yaşayamazlar."
Sonra Dorela çevresine bakınmıştı. Bu sığınak, bu karanlık, burası yeterince korkunçtu.
"Nereye gittiler?"
"Cennete."
"Eğer burası bir cennet olsaydı, Dominik, annemle babam buraya geri döner miydi?"Dorela, küçük Dominik'i kollarından sıkıca tuttu. Başını arkalarındaki Endo cihazlarına doğru çevirip oraya bakmasını sağladı: "Görüyor musun Dominik?"
"İşte. Burayı kötü bir yer yapan her şeyi o gemiye doldurdum. Hepsi denizin dibini boyladığında, savaş bitecek." Dorela, küçük Dominik'in hayranlıkla gemiyi gözlemesini izledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK DİSTOPYALAR
Science Fiction"Burası korkunç insanlarla dolu korkunç bir yer ve ben korkunç bir zamanda doğdum, büyüdüm. En karanlık distopyalar karanlıktan korkanlarındır. Çünkü her karanlık distopya ancak daha karanlık bir yolun sonunda aydınlanabilir." Dorela, ellerini yüzün...