LIX. Başlangıcın Sonu

11 3 54
                                    

LIX. Başlangıcın Sonu

Dorela, Aurora soy sisteminden birkaç metre uzaklıkta bir asfalt yolun ortasına bağdaş kurup oturdu. Aurora'nın ışıklarını görebiliyordu. Bir zamanlar Endo'nun ışıklarını Akım'dan izlediği gibi Aurora'nın ışıklarını izlerken Victor'u yanına yürürken görür gibi oldu. Bu, her ne kadar çiplerin ona oynadığı bir oyun olsa da Dorela'nın gerçekten Victor'u yanında görmeye ihtiyacı vardı. Victor, onu taklit ederek yanına bağdaş kurdu. Dorela, başını omzuna yaslayarak iç geçirdi. İkisi beraber Aurora'nın ışıklarını izlerken Victor sordu: "Ne yapacaksın?"

"Önce Aurora, sonra Incendium. Endo'ya ait her şeyin denizin dibini boylamasını istiyorum. Hepsinden Endo'nun teknolojilerini alacağım."
"Sonra? Sonra tüm bunlarla ne yapacaksın peki?"
Dorela duraksadı. "Onları yok etmek istiyorum." diye fısıldadı.
"Nasıl?"
Dorela birkaç dakika sessiz kaldı. Victor ise sabırla yanında duruyordu, görüntüsü silinmedi. Dorela dizlerini kendine doğru çekerken nefret dolu bir sesle tısladı: "Denizin dibini boylayacaklar."

AURORA

London Aurora, o gece yarısı çalışma odasından yatak odasına ortak bir kapıdan geçip ilerlediğinde davetsiz bir misafirin odasının penceresinin önünde bir koltukta onu beklediğini bilmiyordu.
Işığı açtığında onu gördü. Gözleri ürkütücü bir şekilde kızarıktı. Başının kazınmış tarafındaki soluk ışıklı çiplerin bazılarının üzerinden ince dumanlar sızıyordu. Dorela yarı açık gözlerini London'a çevirdiğinde "Merhaba London." diye fısıldadı.

"Dorela, burada ne yapıyorsun!"
Dorela, sağ elini durmasını işaret etmek için aniden yukarı kaldırdı. Eli hızla bile bu jest London'u ürkütmeye yetti. Dorela, koltuğundan kalktı. "Yalan söylersen anlarım." dedi mekanikleşmiş sesiyle.
"Başımda Tresa'nın çipleri var."
"Söyle bana London. Endo'dan aldığın teknolojiler, nerede?"

London derin bir nefes alıp Dorela'ya gülümsedi. "Bunu konuşabiliriz." diye yumuşak bir sesle onu telkin ederken odanın sol köşesinde bulunan çalışma masasına ilerledi.

London, bir elini çekmecesinin üzerine götürürken "Sana Endo'dan aldıklarımızın bir kısmını verebilirim ancak hepsini değil."
dedi. Bu sözler üzerine Dorela'nın çiplerinde birkaç yeni ışık daha yandı. Dorela gözlerini şüpheyle kısarak başını sağına yatırdı. London'un parmakları çekmecenin üzerinde hareket eder etmez Dorela, belindeki silahlardan birini çıkarttı.

"Bunu mu arıyorsun? London. Adımlarını önceden görebiliyorum."
London, gözlerini sımsıkı kapatarak yutkundu. "Üzgünüm öyleyse Dorela." diye fısıldadı ve bunun hemen ardından da aniden bağırdı. "Askerler!"

Dorela, hareket etmedi. Hiçbir şey olmadı. London'un aylar öncesinden Aurora soy sistemindeki askerlerini eğittiği gibi kimse pencerelerde ve kapılarda onun emrinden sonra belirmedi.

Bunun yerine Dorela, odanın Aurora koridorlarına uzanan kapısını açtı. "Askerleeini mi istiyorsun, buradalar." Kolları ve ağızları bağlanmış Aurora askerleri gözlerini çaresizce London'a çevirdi.

London, çatık kaşları ile savaş alanına dönmüş koridorda gözlerini gezdirdi. Askerlerin silahları yere dağılmış, üzerlerini cam kırıkları bir buz kütlesi gibi örtmüştü.
"Akım, Endo... Bu kadar savaş... Senin için neden bitmiyor?"
London, tam arkasında tekrar Dorela'nın sesini işitti. "Ben hep savaşacağım London. Savaş benim için hiç bitmeyecek. Asıl mesele senin için ne zaman biteceği."

INCENDIUM

"Endo'ya karşı çıktıktan sonra onlar gibi olmak istemek. İsmini koyduğunuz soy sisteminin anlamını Endo'nun son savaşından alması. Incendium, beni hafife aldığınızı anlamanız gerek."

Dorela, başındaki çiplerle Incendium'a girdiğinde askerlere döndü ve onlara masadakilere haber vermelerini söyledi.
"Tresa'nın geldiğini söyleyin."
Masadakiler, aceleyle toplandı ve bu haberi büyük bir şaşkınlıkla karşıladı.

Dorela onlara kendilerini hafife aldığını söylerken burnundan sızmaya başlayan kanı sinirle elinin tersiyle sildi.
Masadakiler ise ona dehşetle bakıyordu.
"Kafandaki çipler için savaşıyoruz Dorela. Sence buradan onlarla çıkabilir misin?"
Dorela bu soruya güldü. Ama yüzünde bir ifade değişti, daha da ürkütücü oldu.
"Sence?" diye fısıldadı.
"Bu çipleri taşıyan Tresa'yı yenen ben, aynı çiplerle sana yenilebilir miyim? Dene beni."

KARA KORSANLARI

"Rubinilo. Bunu dinlemeniz gerek. Hem Aurora hem de Incendium aynı anda bize ulaştı." Rubinilo küçük bir kulübedeki yer yatağından bu sözlerle doğruldu. Kapıdaki kara korsanına ışığı açmasını işaret etti ve gözlerini parlak ışık yüzünden kısarken sordu. "Ne oldu?"
"Dorela Vincent. Akım lideri. Tresa'nın çiplerini takmış. Aurora ve Incendium'un Endo ile ilgili topladığı bilgileri onlardan almış. Incendium'u birbirine katmış.
"Yani Dorela tüm Endo'yu Akım'a mı götürüyor?"
"Hayır efendim. Bir gemi satın almış."

DORE

Yaman, kapının sertçe tıklanma sesini duyduğunda yerinden fırladı. Fark ettiği ilk şey yatağının diğer tarafının boş olmasıydı. "Dore?" diye mırıldanıp ne olduğunu anlamaya çalışırken uykulu ruh hali buna izin vermiyordu. Kapı daha aceleyle tıklandığında "Gir." diye seslendi. Aceleyle yatağından inip Duygu'yu kontrol etti. Armand, kapıda belirmişti. "Çipler yok." diyerek birden odaya daldığında Yaman duraksadı. "Dorela'yı gördün mü peki?" diye sorduğunda uzunca bir süre birbirlerine dik dik baktılar. İlk Yaman, banyoya daldı. Çöp kutusunu açtığında altın renginde uzun saç tutamları gördü. Kapıyı çarparak çıktı.
Dorela'nın adını bağırıp tüm gotik binayı inletirken Victor da merdivenlerden düşercesine iniyordu. Bir ara sendeledi. Trabzanlara tutunup siyah saçlarını geriye atarken Yaman'a baktı.
"Malüvra." dedi.
"Biri hologramlara, malüvra hakkındaki tüm bilgileri yüklemiş. Yıllardır araştırdığım bilgileri."

Armand'ın gözleri faltaşı gibi açılırken "Sadece Tresa'nın bilebileceklerini." diyerek Victor'un sözlerini tamamladı.
Yaman, geri geri sendeleyerek yürüdü. "Dorela!" diye seslenip kendini binadan dışarı attı.
Akım binalarının uzağında kalan çayırlarda, tek ağacın altında onu görebilmek umudu ile gözlerini dolaştırdı. Sonunda, Akım'ın yeni yeni yapılan işlemeli bahçe kapılarının önünde dizlerinin üzerine düştüğünde Dominik, tam arkasındaydı. Yaman, izlendiğini hissedince boynunu arkasına çevirdi. Akım'ın siyah gotik binasının büyük, işlemeli kapısının tam önünde onu izleyen Dominik ile göz göze geldi.

Akım böyle bitti.

KARANLIK DİSTOPYALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin