0.2

1K 150 249
                                    

Oy ve yorum⚜️
•••

Gök gürültüsü...

Son birkaç gündür başkentte sadece gök gürültüsü ve yoğun rüzgar vardı. İlkbahardan yaza geçişin yaşandığı bu ayda herkes bunun normal bir hava olayı olmadığını biliyordu.

Son prensin gücüydü bu. Fırtınayı kontrol eden prens Rhino'nun işiydi. Sinirini gökyüzünden çıkarmaya çalışıyordu anlaşılan. Bu yüzden olsa gerek üç gündür suç oranı sıfıra inmişti. Kimse onu karşısına almak istemiyordu. Derin bir nefes alarak kollarımı pencerenin önüne yasladım ve kafamı gömdüm. Yağmur yağmadığına göre kral daha ölmemişti. Bu da zamanımın olduğunu gösteriyordu.

Kendi yaptığım şeyi kendim bozacak üstüne üstlük bunu bilgisayardan yazarak değil kendi alın terimle yapmaya çalışacaktım.

Hayat bana zordu gerçekten.

Bakışlarımı yerden alıp çantama yönlendirdim. Sandalyede duran çanta büyülü olduğundan küçük görünse dahi çok şey alıyordu içine. Bu yüzden Gahyeon'dan bana ödünç vermesini istemiştim. Sonuçta yolculuğumda işime yarayacaktı.

Evet. Yolculuğa çıkıyordum.

Aydınlanma yaşadıktan sonra odama gelmiş ve durumumu tekrar gözden geçirmiştim. Dediğim gibi yazar bendim ve herşeyin hangi olayla başladığını da iyi biliyordum. Tek yapmam gereken ieltra'ya bağlı lynia krallığının gizli prensini buraya, başkente getirmekti.

Daha doğrusu Chan'ın onu görmesini sağlamaktı.

Basitti. Yani öyle dolambaçlı şunu yap veya şunu etkile felan olayı yoktu. Sadece... Krallığın prensi Seungmin'di. Benim arkadaşımdı yani. Merak ediyor aynı zamanda da korkuyordum. Sıra arkadaşım benimle birlikte bu dünyaya gelmişti yoksa sadece ben miydim gelen? Veya hangisi kötüydü, gelmesi ve benim yaptığım şeyleri yüzünden acı çekmesi mi yoksa bu dünyada yalnız olmam mı?

Yutkundum. Bu sırada şimşek çakmış ve kararan hava anlık olarak aydınlanmıştı. Hm. Anlaşılan Rhino annesiyle konuşmaya başladı.

Ayağa kalktım. Çantayı da alıp sırtıma taktım. Herşeyi hazırlamıştım çoktan. Gideceğim yerde nasıl gideceğim de belliydi. Geriye kalan şey cesaretti. Bana mecbur bırakılan bir şeydi bu.

Kaldığım pansiyondan çıktım ve soğuk havayı içime çektim. Herşey. Herşey şu an başlıyordu.

Tek tük insanın olduğu sokakta bineceğim at arabasının yerine doğru yürüdüm. İnsanlar, Rhino'yu bir Tiran olarak düşünüyordu. Bunun nedeni ise hırs duygusu fazla olan imparatoriçe yani öz annesiydi. Ona benzediğini düşünüyor ve ondan uzak duruyorlardı. Oysa kitapta Rhino en kusursuz kişiydi. Keşke dedim içimden. Keşke herkes onun ne kadar iyi biri olduğunu bilse.

"Bay Jeongin? Gece lynia krallığına gitmek için araba ayırttırmıştınız. Hazır herşey, yola koyulalım mı?"

Dün görüştüğüm adamı görmemle başımı nazik bir şekilde salladım ve hafifçe eğildim önünde. Benim kurduğum evrende omegalar öyle eziyetlerle karşı karşıya kalmazdı ancak diğer türlere ekstra saygılı olmak zorundaydılar. Diğer türlere bulaşmamak için olan bir şeydi bu.

Adamı takip ettim ve arabaların olduğu yere ulaştım. Güzel desenlere sahip at arabasıydı bu. Hoş gözüküyordu. Ayrıca abartılı olmadığından dikkatte çekmezdi. Adama teşekkür ettim ve onun yardımıyla bindim. İlk defa bindiğimden açıkçası heyecanlıydım. Tarihi şeyleri seven biri olarak bu ahşap at arabasının içinde olmak benim için lütuf gibi bir şeydi.

Bazen aslında seviniyordum burada oluşuma. Tamam. Ailemi ve arkadaşlarımı deli gibi özlüyorum ancak bir yandan da kendim yapmama rağmen hayran kaldığım bu dünyayı incelemek istiyordum. Mesela balolar. Cinsiyetin olmadığı bu büyülü evrende o yazdığım gösterişli baloları merak ediyordum. Gülümsedim. Belki de herşey bittiğinde birine katılabilirdim.

Cruel author •Jeongho• ⚜️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin