3.7

487 79 48
                                    

Oy ve yorum lütfen 🌪️
•••

İlahi bakış açısı:

Rüzgar eserken yere oturdu kızıl saçlı adam. Rengarenk çiçeklerin arasına, yeşilin hakim olduğu yere çöktü ve derin bir nefes aldı. Yüksekteydi burası. Sarayın en üstündeki bu muhteşem bahçe, onun en sevdiği yerlerden biriydi. Abisinin o huzur bulsun diye yaptırdığı yerdi.

Hüzünlü bir gülümseme yayıldı çocuğun yüzüne. Yaşadığı onca acıya rağmen üvey de olsa abisi ona destek çıkıyor ve her konuda yardım ediyordu. Rakiptiler oysa.

İmparatoriçenin ilk çocuğu Samiel ve bir metresin oğlu olmasına rağmen veliahtlık hakkı verilen Chris.

Dünya adaletsizdi. Bunun herkes farkındaydı. Sırf annesiyle siyasi nedenle evlendi diye herşeyi hiçe saymıştı eski imparator. İlk çocuğun ise metresten olması işin cabasıydı. Soylu olan Lynia prensesi Lynia Joy evli olmasına rağmen bir anda ikinci sınıf muamele görmüştü. Acı dolu bir hikayeydi.

Ama tanrı biliyor ya Chris öyle bir anne ve babanın eseri değil, belkide üç kardeşin en asili olmuştu her zaman. Bunu ayrıcalıklı olduğu için yapmamış, Joy her ne kadar ezip acı çekmesini sağlasada hürmet edip ülkeyi geliştirmek için elinden geleni yapmıştı.

Delta. Yeryüzünü hakimi olan en büyük oğul.

Alfa. Gökyüzünün hakimi olan en küçük oğul.

Ve ben. Diye aklından geçirdi Samiel. Zamanı daralıyordu. Babası olacak adamın çok güçlü diye ezip karanlık bir odanın içinde yıllarca yaşattığı oğlu, ölmenin kıyısındaydı. Hissedebiliyordu. Bedenindeki gücün kendini öldürdüğünü biliyordu. Bazen düşüyordu. "Acaba gücümü tam anlamıyla kullansam neler olur?"

Sonra ise bunu yaparken öleceğini hatırlayıp bu düşünceden vazgeçiyordu.

Kardeşini evlendirmeden ölmek onu üzerdi.

"Lewis. Hala bir haber yok mu?"

"Hayır. Gelen giden yok efendim. Balonun başlamasına ise üç saatten az kaldı."

Başını salladı usulca. Açıkçası buna üzülmüştü. Küçük omegaya azda olsa güveniyordu çocuk. "Vitayı koruyun. O bizim için hayati ön-"

Sarayın tepesindeki bu bahçe ülkeyi ayakların altında gibi hissettirir, tüm kıtayı gözler önüne sererdi. Özel bir büyü ile kaplıydı etrafı. Uzaktaki şeyleri bile net gösterebilirdi.

Aynı ülkeyi saran kalkanın sekteye uğramasını gösterdiği gibi.

Samiel'in gözleri büyüdü. Hayatında belkide ilk defa şaşırdı. Böyle bir şeyin bu kadar erken olmasını beklemiyordu kızıl saçlı. Taekru yeni bir silah mı geliştirmişti bu süre zarfında? İmkansızdı. Eğer olsaydı bilirdi. Bütün ihtimaller elendiğinde ise geriye sadece tek bir şey kalıyordu.

"Fel..." Hızlıca arkasındaki Lewis'e döndü. "Fel nerede?!"

O an sarı ışık hüzmesi belirdiğinde ayağa kalktı hemen. Aniden hızlı ve belli etmeden gelen Fel şimdi büyü işlemesine rağmen oldukça yavaştı. Portaldan çıkan ayağı gördüğünde ilk başta sevindi ama dağın büyüsünün etkisi geçmiş ve hissetmişti Samiel.

"Buradayım."

Kanlar içindeki çocuğa bakakaldı. Hiçbir zaman yara almayan alsa bile kendini iyileştirip savaşa devam eden siyah komutan şu an buradaydı. İyi değildi. Onun acısını hissedebiliyordu. Titrek bir nefes aldı. Çocukluktan beri yanında olup onunla karanlıkta kalmayı seçen çocuğun karşısında durdu öylece. Lewis ise çoktan yardım çağırmaya gitmişti.

Cruel author •Jeongho• ⚜️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin