28. Bölüm

57K 3.9K 612
                                    

GÖKÇEN'DEN

Göktuğ’u büyük bir çabayla ayağa kaldırdım ve kolunu omzuma attım. Bedenim saatlerdir aynı pozisyonda kalmaktan uyuşmuştu; ellerim ve ayaklarım sanki bana ait değilmiş gibiydi, ama bu acıların hiçbirini önemsemiyordum. Tek düşündüğüm, Göktuğ'u buradan sağ çıkarmaktı.

Onu adım adım, titrek bir şekilde kapıya doğru götürdüm. Her nefes alışında hafif bir inleme çıkıyordu ama direniyordu, ayakta kalmaya çalışıyordu. Kapının önüne vardığımızda, desteklemekten bir an için vazgeçip onu duvara yasladım. Göktuğ’u kenara çekip derin bir nefes aldım, bir çıkış yolu bulmalıydım.

"Ablacım buradan çıkacağız, dayanabilir misin?" Diye sordum. Göktuğ'un tek gözü kapanmıştı. Diğeri de kısık bakıyordu. Bana sadece kafa salladı.

Onu kapının kenarında bırakıp yerdeki ellerimden çözdüğüm ip yumağına yönelip elime aldım ve birbiri üzerine getirerek uzun yumağı kısalttım. Kapıya doğru yürüyüp dışarıya baktım. İleride koridorda maskeli bir adam bekliyordu. Geri çekildim ve ellerimi önümde uzatıp gerdirdim. Boynumu sağa ve sola çıtlatıp uyuşukluk hissinin biraz daha geçmesini sağladım. Ardından ara ara koridoru takip ettim. Maskeli adam bir aşağı bir yukarı volta atarak nöbet tutuyordu. Bana arkasını dönüp yürüdüğü sıra sessizce koridora adımlayıp arkasından yaklaştım. Adamın elindeki silaha ani bir atakla yandan tekme atıp yere düşürdüm ve boynuna ipi geçirdim. Adam çok güçlüydü ama olan tüm gücümü kullanarak adamı boğmaya başladım. Elleriyle önden ipi tutmuş kendini kurtarmaya çalışıyordu ama kalın ipi daha da sıkılaştırıp, ayağımla diz arkasına tekme atarak adamın yere çökmesini sağladım. Adamı hâlâ boğmaya çalışıyordum ve kıpkırmızı olmuş hırlıyordu. Daha da sert davrandım ve bir süre sonra debelenmeyi kesip yere yığıldı. Adamı koltuk altlarından tutarak olduğumuz odaya geri sürükledim.

Göktuğ korku dolu bakışlarla adama bakıyordu. Adamı yere bırakıp hemen üstünü aradım ve bulduğum bıçak ve silahları belime taktım. Ayağa kalkıp tekrar Göktuğ'a yöneldim ve kolunu kaldırıp omzuma atarak kapıya doğru yürüdük. Koridoru tekrar hızlıca kontrol ettim ve boş olduğunu görünce rahat bir nefes verdim. Koridora adım atıp az önce tekmeyle düşürdüğüm silahı da elime aldım ve şarjörünü hızlıca kontrol ederek elimde tutmaya devam ettim. Ne yöne gideceğimi bilmiyordum. Sağ tarafa karar kıldım ve hızlıca ilerlemeye başladık. Göktuğ bana ayak uydurmaya çalışıyordu. Yokluğumuzu fark ettirmeden çıkmamız çok zor gözüküyordu.

Merdivenleri görünce hızla oraya yöneldim. Burası en üst kattı; aşağıya inen uzun bir merdiven uzanıyordu önümde. Merdiven boşluğundan başımı uzatıp aşağı baktığımda, dört kat daha olduğunu fark ettim. Toplam beş katlıydı. Göktuğ’u güvenle aşağıya indirmem gerekiyordu, ama temkinli olmalıydım.

Bir elim duvarda, bir gözüm de sürekli arkamdaydı. Adımlarımı sessizce atıyor, bir aşağıyı bir de yukarıyı kontrol ediyordum. Merdivenlerdeki ışık sürekli yanıp sönüyor, kırık bir floresanın çıkardığı cızırtı sessizliği daha da gergin bir hale sokuyordu.

Bir alt kata iner inmez koridorda yankılanan ayak seslerini duyunca, hızlıca karşıdaki boş odaya yöneldim. Göktuğ'u da içeri çekip kapıyı sessizce kapattım. Nefesimi tutup kulağımı kapıya dayadım, kalp atışlarım kulaklarımda çınlıyordu. Göktuğ'un inleyerek ses çıkarmasından korkuyordum. Adımlar yavaşça yaklaşmaya başladı; iki kişinin ağır adımlarla bu yöne doğru geldiğini duyabiliyordum. Nefes almaktan bile çekinirken, ellerim terlemişti.

Ayak sesleri kapının önünden geçerken tüm kaslarımı sıkarak hareketsiz bekledim. Onlar uzaklaştıktan sonra bile birkaç saniye daha yerimden kıpırdamadım. Derin bir nefes alarak arkamı döndüm ve Göktuğ’a baktım. Yorgun görünüyordu ama gözlerindeki kararlılık hâlâ sönmemişti. Birbirimize güç vermemiz gerektiğini bilerek küçük bir baş hareketiyle ona devam etmemiz gerektiğini işaret ettim.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin