Zaman kavramını unutabilirsiniz? Bence unutabilirsiniz. Çünkü ben çoktan unutmuştum. Hangi günde hangi yılda olduğumuzu ancak telefonum sayesinde öğreniyordum. Aslında pek de umurumda değildi. Portakal Kafam ve Kamkatımız yanımızda olduğu sürece ne mekan ne de zaman umurumda değildi. Ama hiç bir zaman bu durumda olacağımı hayal etmek bir kenara dursun düşüncesi dahi aklımdan geçmezdi. Kendimi hep tek tabanca olarak hayal ederdim. Hayaller ve hayatlar kısmından bende payıma düşeni almıştım. Hemde ne paydı. Dünyanın en tatlı, sevgi ve hayat dolu payıydı. Çok istesem böyle güzel, özel bir pay alamazdım. Kamkatımızın her gün büyüme serüvenine katılmak beni farklı bir şekilde büyülüyordu. Her gün yaptığım sıradan şeyler o yapınca bambaşka bir anlam kazanıyordu. Bana tekrardan hayatı öğretiyordu."Babiş şimdi ne lazım?" Tatlı huzurlu melodim konuşmaya başladığında zihnimin içindeki yolculuktan çıkıp şimdiki zamanıma odaklandım.
Önümdeki listeye bakıp "Hımm kabartma tozu lazım Kamkatım" dediğimde gülümseyerek ona baktım.
"O zaman kekimiz kötü olmaz mı Babiş?" Diye sorduğunda kafasında neler geçtiğini merak ettim.
"Neden kötü olsun ki Kamkatım?" Karşılık verdiğimde yanıtını merakla bekledim.
"Çünkü kaba insanlar kötü olurlar. Kaba tozu koyarsak kekimiz de kötü olur." Tatlı ve bilmiş bir şekilde açıklama yapınca onu kek yerine yiyesim geliyordu ama babası olarak bunu açıklamak da istiyordum.
"Kaba tozu değil, kabartma tozu meleğim. Kekimizin kabarıp puf puf yumuşacık olmasını sağlar." Diye doğrusunu ona söylediğimde aynı annesi gibi o su yeşilleri parıldıyordu.
Parmağını çenesine değdirip "O zaman insanlara da kabartma tozu koyalım. Onların da kalpleri puf puf yumuşacık olur Babiş!" Diyerek fikrini beyan ettiğinde gülümsememin büyümesine yol açmıştı. Öyle tatlı ama imkansız fikirleri olsa da insanın ona destek çıkası geliyordu.
Gidip turuncu saçlarını yukarı doğru itip alnına öpücük kondurdum. "Keşke dediğini yapabilsek Kamkatım. Ama şimdilik bu imkansız bir şey. Hadi biz kekimize devam edelim." Dediğimde turunçlu kokusunu içime çektim. Çocukların bu masum istekleri beni paramparça ediyordu. Keşke dünyayı onların masum kalpleri yönetebilseydi.
"Peki Babiş. Kabartma tozu hangisi?" Önündeki ürünlere bakarken kafasını kaşıyordu.
"Küçük şu paket" deyip ona gösterdim. Minik parmaklarıyla alıp bana verdiğinde "Teşekkür ederim Kamkatım." Diyerek kek yapımına kaldığımız yerden devam ettik.
Karışımı çırparken "Kekimiz çok güzel olacak Babiş!" Diyerek ellerini çarpıyordu ve ellerindeki unlar havada uçuşuyordu. Kamkatım ve ben çok eğleniyorduk ama mutfağın halini görünce Lanetlim'in tepkisi ne olacaktı tahmin etmek istemiyordum.
"Annem sence beğenecek mi?" Diye sorduğunda " Hiç beğenmez mi? Bayılacak!" yanıtladığımda umarım bu mutfağın halinden olmaz diye de dua ediyordum içimden.
Kek karışımının hazır ve eksiksiz olduğuna karar verdiğimde kalıba döktüm. Kalıbı elime alıp "Fırına girmek için hazır Kamkatım" gülümseyerek deyip Kamkatıma döndüğümde karışımdan kalan artıkları parmağıyla bir güzel sıyırmakla meşguldü. Kalıbı gerisin geri yerine bıraktım.
"Kamkatım!" Deyip kızma vaziyetine geçtiğimde içimdeki gülümseme isteğini bastırmakta zorlanıyordum. "Çiğ hamur yenmez. Babaannen kaç kere uyardı" diye uyardığımda bana masum masum bakıyordu.
"Ama çok lezzetli babiş..." Karşılık verdiğinde onu yemek istiyordum. Bu kadar tatlılık olamazdı. Lanetlim resmen bana işkence etmek için ikizini doğurmuştu ve bu konuda çok başarılı olmuştu. Akıl sağlığımı bu şartlarda korumak nerdeyse imkansızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEK YUMRUKTA AŞK (KALBİMİN SAHİBİ SERİSİ #2)
MizahHayatım gayet basit bir düzlemde ilerliyordu. Sabah kalk, kahvaltıdan önce annemden fırça ye ve sonrasında spor salonunun yolunu tut. Tâbi anneannemin o muhteşem ötesi anlattığı müstakbel gelin adaylarından sıyrılmak da bu düzlem içinde yer alıyordu...