47.BÖLÜM: Meleğim..

193 22 11
                                    

Suyun yüzüne çıkar çıkmaz Emir'i ittim ve dudaklarımı dudaklarından kurtardım.

"Sen ne yapıyorsun ha,manyak mısın ?" diye sinirle çıkıştım ve havuzdan çıkmak için merdivenlere doğru yüzmeye başladım.

Merdivenin ilk basamağına basacaktım ki Emir beni havuza yeniden çekti. Sırtımı havuzun duvarına yasladı ve yüzünü yüzüme rahatsız edecek kadar yakınlaştırdı.

"Dinlemek zorundasın beni !" dediğinde kaşlarımı kaldırıp ona sinirli bir bakış attım.

"Ben hiç bir şey yapmak zorunda değilim." dedim en sert sesimle. Onu ittiremeye çalıştım ama yerinden kımıldamamıştı bile.

"Dün gece beni aradı Buket. Anahtarını kaybetmiş. Can da duymuyormuş telefonunu. Gece gece onu dışarda bırakmamı bekleme." dedi beni duymamazlıkdan gelerek.

"Evet çok iyi yapmışsın. Gece gece yatağında da yalnız bırakmasaydın. Korkar falan maazallah." dedim gözlerinin içine bakarak. Bu sözlerim üzerine bana biraz daha yaklaştı.

"Buket'i eve bırakır bırakmaz evden çıktım zaten." diye devam etti.

Cüneyt Bey'in sabah beni aradığını anımsadım ve Emir'e tuzak bir soru sordum.

"Buket buradayken bütün gününü Cüneyt Bey'le mi geçirdin yani." derken ses tonumdan dalga geçtiğinimi anlasa bile yüzüm bunun tam tersini söylerdi.

"Hayır Umut'a gittim." dediğinde ona ne saçmalıyorsun bakışı atmıştım.

"Umut bizdeydi." dedim

"Ben dışarı sahile gittim. Umut aradı beni neden apar topar gittiğimi sordu. Sonrada ona gelmemi istedi." dedi

"İnanmıyorum sana." dedim ve elinden kurtulmak için bir hamle daha yaptım. Bu sefer beni tutmak yerine serbest bıraktı. Her ne kadar da bana zorla bir şey yaptıramaz desemde yaptırıyordu işte.

Havuzdan çıktıkdan sonra düşmeden önce elimden kayan çantamı havuzun kenarından aldım ve çıkışa doğru yürümeye başladım.

"Heyy dur bu şekilde gidemezsin." dediğinde arkamı dönüp ona delici bakışlarımdan birini attım. Bu sırada oda havuzdan çıkmış,üzerinde ki tişörtü çıkarıyordu.

"Aa evet Buket'in kıyafetleri kaldıysa onlardan verirsin." dedim sinirle.

"Saçmala Duygu. Hani senin umrunda değildim,sana açıklama yapmak zorunda değildim." dediğinde yürümeyi bırakıp elimde duran babetlerimden birini kafasına doğru fırlattım ama hava da yakalamıştı.

"Umrum da değilsin tabii. Ver ayakkabımı." diye bağırdım ona gülmeye başlayınca sinirlenip ikinci ayakkabımı da kafasına fırlattım.

"Ayakkabılarını almak istersen.." deyip evi gösterdi.

"Saçmala Emir ver ayakkabılarımı." dediğim sıra eve doğru yürümeye başladı. Hem arkasından söylenip hem de yürüyordum.

"Of ya saçmala da ver şu ayakkabılarımı."

"çocuk musun sen ?" tarzında söylenmiştim ama hiç birini dinlemeyip eve girdi. Ayağıma batan taşları saymazsak bende yürüyebilmiştim. Eve girdiğimizde bana döndü ve

"Sen aşağıda ki banyoyu kullan. Kurutma makinası da var." dediğinde ona sinirli sinirli bakmaya devam ettim.

"Bende yukarı da ki banyoda olacağım." deyince elinde duran ayakkabılarımı alıp banyoya doğru yürümeye başladım.

Üzerimde ki her şeyi kurutma makinasının içine attım ve en kısa programa ayarlayıp çalıştırmaya başladım.

Bugün fazla makyaj yapmadığım içinde bir kez daha şükredip göze batmayacak şekilde akan makyajımı silip tazeledikdikten sonra çantamdan aldığım tarağımla saçlarımı taramaya başladım. Bu sırada aynanın önünde kalan pembe toka dikkatimi çekti. Eminim Buket denen kız bunu bilerek bırakmıştı. Saçlarımı taramayı bırakıp aynanın önünde ki tokayı alıp çöpe attım.

HER KALP KENDİ ŞARKISINI SÖYLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin