rewind, spontane

1.3K 209 267
                                    

Taehyun boğuluyordu. Nefes alamıyordu artık.

"Sana demedik mi?"

Bir yumruk daha indi yüzüne. Yediği yurmukların hiç birisi umurunda değildi Taehyun'un, tek düşündüğü şey bu yumrukları acısıyla olmasa da Beomgyu'da hissediyordu.

Kendi doğasına -açılan yaraların çok geçmeden geri kapatmasına- şükretti ilk defa safkan olan. Beomgyu'nun yanına gittiğinde yüzündeki bu yaralar olmayacak, Beomgyu göremeyecekti. Endişelenirdi yoksa değil mi?

"En başından uyardık, aksi bir durum istemiyoruz diye." Ortalıkta dönen adamın gözü dönmüş gibiydi, gözleri kıpkırmızı olmuştu. "sana güvenmiştik!"

"Baban gibi sende çürük elma çıktın." Taehyun'un elleri yumruk oldu. Kendisine söylenilenleri yutabilirdi ama babası asla kötü bir şey yapmamıştı. Aslında o da kötü bir şey yapmamıştı.

Safkanların insanlar ile bir olması yasaktı, hem safkanın ömründen, safkana göre daha hızlı bir şekilde ise insanın ömründen alınırdı. Bunun yanında safkanların ömrü tükenmek üzereydi, tükenmemesi için de safkanın bir safkanla eşlenmesi zorunluydu. Taehyun elini kaldırıp karşısındaki üssüne bir tane geçirmemek için kendisini zor tutuyordu.

Yerde öylece yatıyor, kendisine söylenen onca söze rağmen aklını sadece bir kişinin talan etmesine izin veriyordu. Aklında sadece Beomgyu ile son görüştükleri an vardı. Gömleğinin düğmelerini kendi isteği ile çözmüş kendi isteği ile de Taehyun'un çıplak belini sarmalamasına izin vermişti. Üstelik saçını okşamıştı onun. Taehyun'un kendisi için uzattığı saçını okşamıştı.

Bunun daha öncesi olduğunu söylemişti Taehyun, Beomgyu'ya.

Taehyun'un önüne daha Beomgyu üniversitedeyken atılmıştı fotoğrafları. 'hedefin bu olacak' denmişti. Basit bir insandı hedefi.

'sözcünün veliahtı' demeleri yetmişti. Eğer Beomgyu'yu elde ederse güç eline geçerdi. Fotoğrafta bir üniversitenin bahçesinde uzun saçlı hayatında daha önce böylesini hiç göremeyeceği birisi vardı. Ellerinde kitapları, sırtında siyah küçük çantası. Taehyun'un ilk dikkatini çeken kendisinde olduğu gibi dizlerinde olan yara izleriydi. Beomgyu'nun da dizleri yara iziyle doluydu. Sanki düşe kalka büyüdüğünü göstermek ister gibi uzun bacaklatını bej rengindeki hemen dizinin üstünde biten şortla sergiliyordu. Yüzündeki ifade ise 'bakın, düştüğüm gibi de kalkmasını bildim.' diyordu. Aralarındaki tek fark o koyu yara izleri Taehyun'un dizinde değil kalbindeydi.

İkisi de düşerken yalnız değil ama kalkarken kendileriyle baş başaydı. İkisinin de onları yerden kaldıracak kimsesi yoktu. Onun için şimdi birbirlerine karşı bu kadar ısınmışlardı, kim bilir?

O eşlenme, ormanda olması ve karşılaştıkları anların hiç biri tesadüf değildi, olamazdı da.

Aşık olmak hata mıydı?

Biliyordu Taehyun. Babasının bir insana aşık olduğunu biliyordu, babasının aşık olduğu insanın Beomgyu'nun annesi olduğunu biliyordu, sırf babası safkan olduğu için ve türleri tükendiği için safkan birisiyle eşlenmek zorunda olduğunu biliyordu.

O zorla eşlendiği safkan birisi de annesi oluyordu.

Bunlar dışında tek bildiği bir şey daha vardı, Beomgyu'nun babasının Taehyun'un ailesini katlettiği. Yanında da hiç acımadan kendisinden kaçıp onların evine sığınan karısını öldürmesini kendi gözleriyle görmüştü. Acımasızdı. Kendi karısını öldürecek kadar acımasızdı. O gün Taehyun orada olmasına rağmen Beomgyu'nun babası onu öldürmemişti. 'seninle başka bir gün görüşecekmişiz gibi hissediyorum.' demiş ve gülerek elinden kan damlaya damlaya terk etmişti can pazarına çevirdiği ortamı.

Liberation / taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin