true friends

991 165 163
                                    

Hayatım boyunca doğru düzgün arkadaşım hiç olmamış, hep kısa süreli arkadaşlıklar edinmiştim. Hepsi benim kim olduğumu öğrenince benden korkmuş benimle konuşmaya dahi çekinir olmuştu. İlk arkadaşlarım üniversitedeydi, şimdi onlarla dahi konuşmuyordum ama şuan da merkezden edindiğim arkadaşlarımın onlar gibi olmadığını biliyordum. Arkadaşlarımı sorsanız aklıma gelecek isimlerden birisi asla Jeongin olmazdı. Çok zorlarsam listenin sonuna onu da eklerdim belki ama o arkadaşım değil daha çok zorunluluktan yakın davrandığım birisiydi. İkimizde bu çukurda olmak istemiyor ve birbirlerimizi çok iyi anlıyor olmamıza rağmen sadece birbirlerimize acıyıp duruyorduk.

Ama şimdi Jeongin arkamda bana kasanın olduğu yeri söylüyordu.

"Kasa," dediğinde yavaşça kapıya döndürdüm bedenimi. "Tablonun arkasında." Geldiğini dahi duymamış, kendisini fark etmemiştim. Kendi çıkarları için beni ifşa edebilirdi hatta şuan beni suç üstünde yakalamaları için yerini söylüyor olabilirdi ama yerimden kımıldayıp ağzımı açamadım bile.

Kapının önünde durduğu için koridora bir göz atıp "Hadisene." Demişti sessiz bir şekilde ama dişlerinin arasından tıslayarak. Arkamı döndüm tekrar. Ne hissetmem gerektiğini kestiremiyordum. Ne büyük ne de küçük diyebileceğim tabloyu iki kenarından tutarak indirmiş ve ayak ucuma koymuştum. Gri kasa tam olarak karşımda duruyordu. "Şifreyi biliyor musun?"

"Evet." Diye fısıldadım. Ceketimin kolunu iyice kendime çekip parmaklarımı kapattım. Parmaklarımı örten kumaşla birlikte şifreyi girdim ve doğru olduğunu gösteren ince ses oda da yankılanmıştı. Arkamı dönüp Jeongin'e baktığımda gözü koridordaydı, kendisine baktığımı hissetmiş olmalı ki başını bana çevirmiş göz göze gelince gülümsemişti.

Onu ilk defa içtenlikle gülümserken görmekte bizim anlamsız ilişkimizi kanıtlıyordu işte

Tekrar önüme dönüp kasayı açmış para banknotlarıyla dolu olan kasaya göz atmıştım. İlk baktığınızda tamamen paralarla dolu bir kasa gibi görünse de paraları kenara çektiğimde arkada olan üst üste konulmuş belgeleri görmüştüm. "Çabuk ol."

Üstün körü bir şekilde belgelere göz atıp işe yarayanların hepsini elime almış ve kasayı nasıl bulduysam öyle bırakıp kasayı geri kapatmıştım. Jeongin'e döndüğümde hâlâ koridora baktığını görmüştüm. Birden yüzü ekşimiş "Biri geliyor, çabuk balkona." Deyip kapıyı örtmüş ve koşar adımlarla yanıma gelmişti. Daha ben ne olduğunu dahi kavrayamadan beni balkona çekiştirmiş arkamızdan örtmüştü kapıyı. Elimdeki belgeleri ceketimin iç cebine saklayıp Jeongin'e ne yapacağız der gibi baktım. Hem acemiydim hem de Jeongin şokunu üstümden atamamıştım hâlâ.

Pantolonunun cebinden çıkardığı sigara paketinden iki tane dal çıkarmış ve ikisini de ortadan ikiye bölmüştü. Böldüğü kısımları tekrar pakete koyup paketi kaldırıp çakmağı çıkarmış, yarım olan sigarayı bana uzatmıştı. Her şeyi o yapıyor bense şaşkın ördek yavrusu gibi sağıma soluma bakıp bizi gören var mı diye bakıyordum. Sigaraları yaktıktan bir kaç saniye sonra odanın kapısı açılmış ve adım sesleri kulağıma dolmuştu. Jeongin'in kırdığı yarım sigaralar sanki yarısı içilmiş gibi durduğu için sigara molası için balkondaymışız havası veriyordu.

"Sakin ol, daraldın ve sigara için uygun yer bulamadığımız için buraya geldik. Tamam mı?" Fısıldayınca onu onaylayıp parmaklarımın arasında duran sigaraya göz attım. Balkonun kapısı da açılınca ikimizin de bakışları oraya kaymıştı. Babam tek kaşı havada bize bakıyordu. Gözleri ilk başta şüpheci olsa da elimizdeki yarısı olmayan sigaraları görünce kaşları eski şeklini almıştı. "Neden burada içiyorsunuz?" Elleri cebinde bir şekilde yanımıza ilerlemeye başladığında ceketimin arasına sıkıştırıp kolumla desteklediğim dosyaları görmemesi için daha fazla yaklaşmaması gerekiyordu.

Liberation / taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin