the lights of the sky

917 150 219
                                    

Taehyun'un gözlerindeki parıltı birden sönmüş belimdeki elleri sıkılaşmıştı. Kabul edeceğini bile bile rahatlıkla söylediğim şey beni arafta bırakmış, içime şüphe düşürmüştü.

O şüpheyi doğrular bir biçimde gözlerini kaçırdığında bunu yapmayacağını anlamıştım bile. Omuzlarım çökmüş, tekrar bana bakması için kalbim delirecek gibi olmuştu. "yapamam Beomgyu. Her şeyi iste benden, saniyesinde önüne getiririm ama bu istediğini yapamam."

Doğru yapamazdı, bir safkanla beraber olmalı soyunun devamını getirmeliydi. Benim kendi ırkımdan, hayatımın işleyişinden geride bıraktığım her şeyden vazgeçişimi görmezden gelmişti. Sırf kendisi için yapacağım şeyi görmezden gelmişti. Mühür beni tüketiyordu evet ama bu gram umrumda değildi, bozması için asla ona fırsat tanımayacaktım ama kırılmıştım işte. Kendimi tanımlayamayacak, anlatamayacak hatta ne kadar kırıldığımı ona gösteremeyecek kadar kırılmıştım. Kucağından kalkıp eski yerime dönmüş ve sadece önüme bakmıştım.

"Beomgyu-" konuşmak için ağzını açtığında onu dinlemek istemediğim için başımı cama çevirdim. Şuan sadece reddedildiğimi sindirmeye çalışmak istiyordum ve bahanelerini duymak istemiyordum. Sıralayacağı bahaneler daha çok canımı yakacak, istenmediğimi daha da yüzüme vuracaktı. Benimle ciddi düşünmüyordu ve kendisiyle ciddi düşündüğüm için üstelik bunu ona da gösterdiğim için kendimi daha da kötü hissediyordum.

Cama çevirdiğim başımla en azından onunla konuşmak istemediğimi anlamış ve burnundan bir nefes vermişti. Anlatamadığım, gösteremediğim kırgınlığımı hissedebildiğini bilmek ilk defa güzel hissettirmişti.

"Eve gitmek istiyorum." Sadece bana yuvaymış gibi hissettiren kendi küçük evime gitmek istiyordum. Biraz uyumak, düşünmemek istiyordum.

Arabanın motoru çalışmış, evimin yolunu nereden bildiğini bilmesem de kapının önünde durana kadar nefes seslerimizden başka ses çıkmamıştı arabada. Canım o sustukça daha da yanıyordu, bir şeyler söylesin ve düşündüğüm şeyleri inkar etsin istiyordum.

Kemerimi çözüp inmek için hareketlenecektim ki arabanın içinde küçük bir 'klik' sesi yankılanmış, kapıların kilitlendiğini anlamıştım. Hemen ardından "Beomgyu." Diyen kısık sesini duymuştum.

"Bugüne kadar kelimelere hiç ihtiyaç duymadık, birbirlerimizi sevdiğimizi bile söylemek yerine hissettirdik." Dediğinde gerçekten de söyledikleri doğruydu. Mühür sayesinde birbirlerimizi anlıyor, ona göre hareket ediyorduk. Elle tutulur bir şekilde birbirlerimizi sevdiğimizi söylediğimiz anı bile hatırlayamazdım. "Bu sefer beni anlamanı istemiyorum çünkü benim de istediklerim seninle aynı." Dediğinde çoktan kırgınlığımı unutmuş başımı ondan tarafa çevirip göz göze gelmemize sebep olmuştum bile. "Bu sefer sadece düşünmeni istiyorum."

"Seni beraber olacağımıza emin olamadan ısıramam Beomgyu."

Daha önce de dediğim gibi, safkan soyunun devam etmesi için Taehyun'un un bir safkanla eşlenmesi gerekiyordu. Beni ısırırsa normal bir vampir olacaktım ama değişim gösterdiğim oldukça belli olacaktı. Eğer beni normal bir vampir ısırsaydı bir melez olurdum ki bu ihtimalleri daha da düşürürdü. "Peki ya ne olacak o zaman?" Diye sordum ister istemez. Duyacaklarımdan korksam da bunu daha fazla erteleyemezdik. "bir çaresini bulmaya çalışacağım, söz veriyorum."

Söz vermişti. Ne olursa olsun en azından verdiği sözü tutmak için çırpınacaktı. Az önce içimde varlığını yitiren umut şimdi tekrar kendisini hissettiriyordu. Dudaklarımı birbirine bastırıp cesaretimi toplayarak gülümsemeye çalıştım. "Akşam görüşürüz." Deyip elimi tekrar kapıya uzattım. Kolumu tutmuş beni hızla kendisine çekerken tek elim dengemi sağlayabilmek için omuzuna tutunmuştu. Mühür yerimde sıcak nefesini hissetmiş hemen ardından dolgun dudakları birbirine yakın iki izin üzerine kapanmıştı. Bu beni oldukça huzurlu hissettirmiş, kendimi çayırda dolaşıyormuşum gibi hissetmiştim. Bir anda vücuduma yüklenen hisler yüzünden omuzundaki elim Taehyun'un üstündeki ceketi kavramıştı.

Liberation / taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin