confusion (the liars)

1.1K 156 169
                                    

Günler birbirlerini kovalıyor ve ben her şeyi aceleye getirmemek için kendimle savaşıyordum. Babam o kadar gözüme batıyordu ki planımı hızlandırmak istemem çok olasıydı. Tam planlanan gibi olmuştu olaylar. İki ırkta buluşmuş, onlar konuşurkende ben iki melez vampirle korunan bir arabanın içinde beklemiştim. Bir melez ortadan kaybolurken öteki arabadan uzaklaşıp bir sigara yakmış ve gayet de duyduğu şeyleri duymamazlıktan gelmişti. O sırada babamın yanında defalarca kez gördüğüm ama bir türlü ismini kimsenin -benimde dahil- bilmediği sağ kolu kapıyı açmış ve beni oradan çıkarmıştı.

Tam da istediğim gibi şuan hepsi vampirlerin kolay lokma olduğunu düşünüyorlardı.

Babamsa garipti. Güya güvenliğim için onun onlarca korumayla korunan evindeydim. Bana verdiği odayı saat başı kontrol ediyor ve iyi olup olmadığımı soruyordu. Üstelik mutluydu. Benimde artık onların tarafında durduğumu sanıyordu.

Taehyun ile gizli gizli görüşmek şu sıralar canımı oldukça sıkıyordu. Bunun sebebi sadece mühür değildi. Babamın deyimiyle 'güvenliğim' için olan ama beni takip eden adamlar attığım adımı dahi babama uçuruyordu. Asla giymeyecek olduğum takım elbiselerimi kucaklayıp kucaklayıp kuru temizlemeciye götürmüştüm en son. Takım elbiseleri gerginlikle teslim ederken benim aksime temizlenip poşetlenerek askılıklara asılan kıyafetlere yaslanıp yüzündeki sırıtmayla beni izleyen Taehyun'sa oldukça rahattı. Yüz yüz konuşmak için bir kaç dakikadan fazlası mümkün olmuyordu.

Onu özlemiştim.

Şimdiyse yanından geçtiğim adamlar başını dahi kaldırıp gelene bakmamış olmamalarına rağmen önümde saygıyla eğiliyorlardı. Hepsine iğrenerek bakmış ve evin kapısını açan çalışana küçük bir gülümseme bahşetmiştim. Bu evde çekilebilen sadece oydu. Babam evde olmadığında ayak üstü biraz sohbet etmişliğimiz vardı. Babam evdeykense ağzından tek bir kelime dahi alamıyor, başını yerden kaldıramıyordum. İhtiyacımız olduğunda yanımıza geliyor sonra hemen ortadan yok oluyordu. Aynı şimdiki gibi kapıyı açar açmaz kaybolması gibi.

''neredeydin?"

Duyduğum sesle odama gitmek için önünde durduğum merdivenlere bir bakış atıp arkamı dönmüştüm. "Polis merkezindeydim." Dedim sesimi gür tutmaya özen göstererek.

"Neden bu kadar geç kaldın?" Dediğinde göz devirmemek için zor tuttum kendimi. Takım elbisesinin ceketini çıkarmış ve oturduğu koltuğun yan tarafına bırakmıştı. Orta sehpa mavi dosyalarla doluydu, dirseklerini dizine yaslamış bir şekilde bana bakıyordu. "Uzun zamandır ortalarda olmadığım için işlerim birikmişti."

"Orada çalışmak zorunda değilsin bunu biliyorsun." Dediğinde cevap vermedim. Ne gibi bir cevap verebilirdim ki? Hayalimdeki mesleği yapmak ona göre gereksizdi. "Neyse, dışarıda fazla gözükme. Her yer vampir kaynıyor."

"İhtiyaçlarım dışında çıkmıyorum bile." Dedim isyankar bir şekilde. Kusmak istiyordum. Sıkıntıdan midem bulanıyordu artık. "Gerçekten intikam istiyorsan dediklerimi yap." Dediğinde yavaş yavaş istediğim noktaya yaklaşıyorduk.

İntikam için teklifi bana o yapmalıydı. İstekli görünen ben olmamalıydım.

"İstiyorum," dedim intikam için ne kadar istekli olduğumu görmesi için. "İntikamımı almanızı istiyorum."

Babam güldü, "sen almaya ne dersin?"

Hedefi tam on ikiden vurmuştum. Yüzümde mimik oynatmamaya çalıştım çünkü üç gündür istediğim şey tam olarak buydu. Üç gündür yerimde sekip duruyordum. Sonunda aralarına karışacak olmamın verdiği sevinçti bu. "Ben mi?"

"Aranızda bulunmak istemediğimi defalarca dedim. Şuanda burada bulunmamın tek sebebi intikamımı alacak olmanız." Dediğimde arkasına yaslanmıştı. "İşin bitince kendi yoluna gidersin. Senden daha iyi bir seçeneğimiz yok Beomgyu. O adamla mühürlüsün, bunu onların aleyhine çevirebiliriz."

Liberation / taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin