Dört: Things in my head

483 65 39
                                    

Taehyung enerji içeceğini yudumlarken barfiks çeken Jimin'i izliyordu. Jimin kulaklıklarını takmış, uzun zamandır bunu yapıyordu. Kolları gerilmiş, yüzü muhtemelen kıpkırmızı olmuştu. Belindeki yara yüzünden de acı çekiyor olmalıydı. Kendini tamamen spora vermişti.

Taehyung onu anlıyordu. Ne için yaptığını da biliyordu. Jimin ne zaman dolsa spora daha çok ağırlık verirdi. Saatlerce koşar, ağırlık kaldırır, atış yapardı.

Vücudundaki o tatlı acı kafasındaki karışık düşünceleri bastırırdı.

Tae kendisi ile konuşmasını tercih ederdi ama bu dört yapraklı yonca bulmak gibi nadir bir şeydi.

Jimin sonunda pes etti. Omzuna bir havlu attı ve Tae'nin yanına uzandı. Alnındaki terleri silmeye başladı ve kulaklığı çıkardı.

Müziğin belli belirsiz sesi geliyordu ve Jimin'in nefes alışları. Göğsü inip kalkıyordu. Yüzü kızarmıştı.

Evin önünde spor yapıyorlardı.

Sabahın erken saatleriydi.

"Zor olmalı", dedi Tae. Bakışlarını Jimin'e çevirdi. Taehyung olan biten herşeyi biliyordu. Jimin'in ne kadar acı çektiğini,neler yaşadığını, başına neler geldiğini. Her koşulda onun yanında olmuştu ve olmaya devam ediyordu. Jimin'in her türlü kendini izole etmeye çalıştığını biliyordu. Bazen Tae'den bile.

Diğer grup üyelerine göre, ikisi onların lideri gibiydi. Jimin onların lideriydi ve Tae ondan sonra gelen kişiydi. Etrafta kimse olmadığında, arkadaşlıklarının derinliğini en çok hissettiği zamanlardı.

"Zor", diye cevapladı Jimin uzun bir aradan sonra. Gökyüzünü seyrediyordu. Kaşlarını hafif çatmıştı.

Kollarını kafasının altından çekti ve Tae'nin dizlerine yattı. Hafif bir gülümseme yerleştirdi yüzüne.

"Şimdi daha kolay", dedi Jimin.

Taehyung da gülümsedi. Onu her zaman böyle göremiyordu. Aslında eski Jimin'i her zaman göremiyordu. Her zaman gülümsediği zamanları unutmamıştı.

"İsmini değiştirebilirsin, hatta bu yeri terk edebilirsin, yine de ben hatırlıyor olacağım"

Tae ellerini Jimin'in saçlarında gezdirdi. Terden sırılsıklam olmuşlardı. Hava giderek ısınmaya başlıyordu.

"Eminim bir yolunu bulursun Jimin", dedi Tae. Jungkook'la birlikte olmanın Jimin için nasıl birşey olduğunu düşünmeye çalışıyordu. "Sen her zaman başardın", diyerek ona güven vermeye çalıştı.

Jimin gözlerini kaldırıp arkadaşına baktı. "Herşeyi öğrendiğinde, ne olacak sence?", Diye sordu. Jimin'in çekindiği şeyler vardı, onun korktuğu şeyler vardı.

Her ne kadar hep dimdik durmuş olsa da, insanlara soğuk davransa da aslında bu onun kendini izole etme şekliydi. İnsanları kendinden uzaklaştırmanın tek yolu onlara daha soğuk olmaktı.

Tae düşünmeye çalıştı ama Jimin'e verecek bir cevabı yoktu. Ona güzel birşeyler söylemeliydi, yalan söylemek zorunda da değildi. Aklından geçenleri söyledi.

"Eğer o buraya gelmeseydi, yada bir şekilde ondan haberin olsaydı diyelim, her zaman bunun ağırlığını içinde taşırdın. Yani belki gelmesi en iyisi oldu. Zamanla seni tanır ve seni de anlar", dedi.

"Çok düşünüyorsun Jimin. Bazı şeyler belki gerçekte kolayca geçecekse bile aklımızda dünyanın en trajik şeyine dönebilir".

Eğildi ve Jimin'in yüzünü elleri arasına aldı. Jimin şaşkınca ona baktı. "Ben hep yanındayım", dedi ve Jimin bir hamle yapmadan yüzünü bıraktı.

Mystery of us • JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin