5. Bölüm

5.4K 597 144
                                    

Lia yatağımın üzerine oturmuştu, dikişin çevresine pansuman yapıyor ve krem sürüyordu. Dikkatle yaramı incelerken "Çok şanslısın." diye mırıldandı. "Kalbini yemesi gerekiyordu. Bin insanın yüreğine bedel bir güç olacaktı."

Ona dehşet içinde bakarken başını kaldırdı ve benimle göz göze geldi. Erwin'den daha konuşkandı ama o konuştukça ben mahvoluyordum.

Suratımı görse bile hiç tepki vermedi, dümdüz bakmaya devam etti.

"Nasıldı?"

"Ne nasıldı?" dedim aynı şokla. "Sen kafayı mı yedin Lia? Gözlerimin önünde bir kadının göğsünü delik deşik etti ve kalbini yedi." Kusmamak için kendimi zorladım. "Bundan bahsederken yüzünü görmelisin. Hepiniz aklınızı mı kaçırdınız?"

Tekrar göğsüme eğildi, dikişin üzerine dokununca içim cız etti. "Bay Hayes, seni bulduğu için ona teşekkür etmelisin. Bunu neden yaptığını anlamıyorum." Kendi kendisine, transa girmiş gibi konuşuyordu. Ona kalkık kaşlarla bakıyordum, o işini yapıyordu. "Ormana girmemeliydi, kendi canını riske etti." dediğinde göz devirdim.

"Evet bunu ben de söyledim. Teşekkür de ettim. Senin söylemene gerek yoktu."

Pansumanı bitirdi ve yaranın üzerini kapattı. Geri çekildiğinde hemen üzerimi giydim. "İki güne dikişlerden kurtulursun. Avcılar çok çabuk iyileşiyor."

Bu dikişlerle geçirdiğim ikinci günümdü. Dün sabah Dwayne'in sıcacık çalışma odasında uyanmıştım. Sabah güneş doğarken onu gördüğümü sanmıştım ama rüya mıydı, yoksa gerçek miydi emin değildim. Onun getirdiği ceketle uyumuştum, fermuarı göğsümün altına kadar çekmiştim. Sanki üzerime eğilmiş ve diktiği yaraya bakmıştı. Bana dokunduğunu hatırlıyordum, tepemde birkaç saniye izlediğini... Ama yaşadıklarımın ardından zihnimin bana oynadığı oyunlar da olabilirdi. Gerçek miydi emin değildim ve ona soramamıştım çünkü dün onunla hiç karşılaşmamıştım.

Bu sabah ise kapının kapandığını duymuştum. Sanırım dışarı çıkmıştı ve akşama kadar kimse gelmemişti.

Lia yatağımdan kalktı. "Aşağı in. Bay Hayes yemek için seni bekliyor."

Arkasını dönüp gittiğinde ardından bakakaldım. "Bir normal insan görsem şaşıracağım zaten..." diye mırıldanıp başucumdaki çekmeceye koyduğum kitaba uzandım.

Payidar'ı açtım ve son sayfalarını okudum. Okurken dişlerimi kıracakmış gibi sıktım ve Edith'e içimden küfrettim. Dwayne'e çarptığımı daha buraya gelmeden okumuştum ve sonra yağmurlu bir gece olduğu yazılmıştı... İki gün önce dışarı çıktığımda aklıma gelmişti ama yağmur yağmadığı için gerçekleşeceğini düşünmemiştim. Birden bastıran yağmurdan sonra da kurt adamla karşılaştığım için bu sayfayı yaşayacağımı bilmiyordum.

O cümle hala yerindeydi, tepesindeki ve altındaki boşluklar da yaşadıklarımla dolmuştu.

Payidarın kapağını kapattım ve karşımdaki duvara doğru daldım. Hala bir ipucu yoktu. Ne yapacağımı bilmiyordum ve bu kitabın sonunda yaşayacaklarım, kitabın amacı, iki gün önce gördüğüm kurt adamın karşısına çıkmamsa nasıl biteceğini yaşamadan da söyleyebilirdim.

Korku nedir biliyorum sanıyordum. Değer verdiğim bir insanı kaybetmenin ne yaşattığını tecrübe etmiştim ve aynısını yaşamaktan korkuyordum. Canım önceden de yanmıştı, ormanda koşarken kaybolduğumu sanıp hüngür hüngür ağladığım olmuştu. O da bir korkuydu. Araba kullanırken bir tırın önüne kırmıştım, beni ezecek bir hızla ilerlediğini görmemiştim, hayatım gözümün önünden geçmişti.

Fakat iki gün önceyle kıyasladığımda bunların gerçek korku olmadığını fark ettim. Gözlerimin içine baktığında zaman durmuştu. Nefes almaya devam ettiğim sırada kemiklerimi kıracak ve kalbimi çıkaracak diye düşünmüştüm. Öleceğimden dolayı değil, bana çektireceği acıdan korkmuştum.

PayidarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin