10. Bölüm

5.2K 560 102
                                    

Başımı cama yaslamış dışarıyı izliyordum. Yol git git bitmiyordu, burayı koşarak aşabileceğime inanarak aptallık etmiştim. Dwayne'in tehditleri boş değildi, ormanı geçemeden beni yakalayabilirdi. Haritadan baktığımda ulaşılabilir bir alan gibi görünmüştü fakat araba yolculuğu bile beni yormuştu.

Erwin bizi bırakacak sanmıştım fakat arabayı Dwayne kullanıyordu. İkimiz bir arabada sessiz sessiz oturuyorduk. Neyse ki bilmediğim bu yolları incelerken vakit akıp gitmişti. Kendi dünyamla kıyasladığımda teknolojiden çok mahrum duran bir yerdeydim, ışıklı tabelalar bile yoktu. Eski kasabalardan birisine inmişim gibi hissediyordum.

Arabayı park etmeden on dakika önce konuşmaya başlamıştı. Bana ne yapıp ne yapmamam gerektiğini söyleyip duruyordu. Sustuğunda da onu izlemeye devam etmiştim. Çok sıradan, şatoda oturan bir insan gibi görünüyordu ama bu sadece dışarıya verdiği izlenimdi. Birazdan aralarında yürüyeceği yüzlerce insan onun dedikoduların ana konusu olan kurt adam olduğunu bilse ne yaparlardı diye düşünmeden edemedim.

Kapıyı çarpıp indiğinde bekletmedim. Üzerindeki kalın ve uzun mantonun düğmelerini kapamıyordu ve içinde siyah bir gömlek vardı. Şatoda ise ayakkabısız ve soyunacakmış gibi geziyordu.

Mantosunun yakasını çekiştirdi. "Çok mu sıcak?" dedim küçük bir tebessümle ve kendi önümü kapatıp eldivenlerimi düzelttim. İçimdeki kazak parmaklarıma kadar uzanıyordu ama yetmemişti, eldiven de takmıştım. Yavaş yavaş geçen morlukları Lia makyajla örtmeye çalışmış ama başaramamıştı, kazağımı parmaklarıma kadar çekmek zorunda kalmıştım. Eldivenler de iş görüyordu.

Dwayne'in parlak gözleri aşağıdan yukarı bende gezindi. "Sıcak." dedi dalga geçiyormuş gibi. "Ama insanların içinde şortla yürümem garipsenir, değil mi Nora?" Yanıma geçti ve elini sırtıma koydu.

Belki de bu yüzden aşağı inmiyordu. Kat kat giyineceğine kendisini şatoya kapatırdı. Wicha ise sürekli soğuktu.

Kaldırıma çıktık. Sırtımdaki avucundan dolayı kıpırdanıp duruyordum. Birkaç saniye çevreme bakınmama izin verdi. Uzayıp giden bir caddedeydim ve önümdeki binalar en fazla üç katlıydı. İnsanlar gülerek yanımızdan geçiyor, alışveriş poşetlerini zapt etmeye çalışıyorlardı. Kalabalık değildi, nüfus benim görmeye alışık olduğum kalabalığı zaten yaratamazdı.

Sıradan birilerini görmek beni rahatlatmalıydı lakin bana hatırlattıkları şey bambaşkaydı. Bu kadar insanın kalbinin bile benimkine eşdeğer olamayacağı aklımda gezinip duruyordu.

Saatler su gibi akıp gitti.

Dwayne beni yan yana sıralanmış üç mağazaya soktu. Lia'nın kıyafetlerinin bana olmadığının farkındaydı. Beni yaşatmaya karar verdiği için ihtiyacım olanları almak zorunda değildi ama laf arasında kısa bir misafirlik olarak düşünmeme yardımcı olacağını söylemişti. Kendimi iyi hissedeyim diye bir şeyler aldığını sanmak istemiyordum fakat Payidar'ı düşününce onun bana benim ona ihtiyacım olandan çok daha fazla muhtaç olduğunu hatırlıyordum.

Birkaç poşet eşyayı arabaya götürdük ve sonra uzak sokaklara geçtik. Elimdeki yük hafif olduğu için bu poşetleri bırakalım demedim. Bana soğuğa dayanmam için yeterince kıyafet aldıktan sonra daha rahat hareket edebileceğim şeyleri de sormadan üzerime attı. Neden spor yaparken giyilebilecek şeyleri doldurduğunu sorunca da kaçarken rahat etmem gerektiğini söyledi.

Kendisinden koşarak kaçtığımı hayal ettim, bana yaptıracağı buydu. Düşüncesi bile titretmeye yetmişti çünkü ondan kaçarsam yakalamaya çalışmanın ona zevk verdiğini, insan gibi düşünemediğini birçok kez söylemişti.

Hava iyice kararmıştı. Arabaya döneceğimizi düşünüyordum fakat karnımdan güçlü sesler yükselmeye başlamıştı ve duyduğundan emindim. Sokağın ortasında beni durdurdu. "Yemek yiyeceğiz."

PayidarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin