7. Bölüm

4.6K 560 72
                                    

Güneşin doğuşunu küçük pencereden giren ışıkla takip edebiliyordum. Sayıyordum, on beş günün dolmasını ve sonunda kalbimi çıkarmasını bekliyordum ama o kadar yaşayamayacağımı biliyordum. Bir hafta geçmiş olmalıydı. Avcıların susuz dayanabileceğini bilsem bile kendimde bu direncin olmadığının farkındaydım. Kolumu kaldıracak gücüm yoktu, tenim kupkuruydu. Zaman ilk gün akmak bilmemişti ama şimdi saatlerin geçtiğini bile anlamıyordum, bana saniyeler gibi geliyordu.

İlk iki gün, ayağa kalkıp zincirlerin izin verdiği kadar yürümeye çalışmıştım fakat artık bacaklarımı kullanmak istemiyordum. Yanaklarım dişlerime yapışmış gibi geliyordu, damağım kupkuruydu, içim yanıyordu. Bulanık görüyordum ve günün en nefret ettiğim saati güneşin pencereden içeri girdiği o anlardı. Işık görmeye tahammülüm yoktu, canımı yakıyordu.

Burnum artık bu ekşimiş kokuyu algılayamıyordu. Alışmıştım, temiz hava nedir bilmez olmuştum. Gözlerimi yavaşça açtım ve kaplumbağa hızıyla başımı sağa çevirdim. Çenesi çıkmış olan kemik yığınıyla bakıştım ve sonra kokunun asıl kaynağı olan en yeni bedene gözlerimi çevirdim. Onun yanına birkaç gün içinde katılacaktım.

Parmaklarımı yerde sürüyerek günlerdir bacaklarımın yanında duran Payidar'a uzandım. Buradaydı, bir şekilde yanıma gelmişti. Kitabı bacaklarımın üzerine tek elimle koydum ve güçsüzce sayfaları çevirmeye başladım. Kelimeleri okurken yutkunmaya çalıştım ama bu hareket canımı yakmaktan ve susuzluğumu hatırlatmaktan başka hiçbir işe yaramadı.

Dwayne'in bahçede öldürdüğü avcının adının geçtiği kısmı yapabildiğim en hızlı şekilde atladım. Hücrenin içindeki günleri geçtim ve boş sayfalara ulaştım.

Bana bir ipucu verebileceğini söylemişti. Ne olacağını görmek için daha fazla beni bekletemezdi. Sayfaları geçerken hiçbir şey göremiyordum. Edith öleceğimi bildiği için mi bana hiçbir cümleyi önceden okutturmuyordu?

'Kitabı bitirmeden çıkamazsın, Nora.'

"Sonsuza kadar burada olacağım." dedim ve günler sonra ses çıkardım.

Umutsuzca sayfaları teker teker çeviriyordum. Bir tane daha atladım ama az önce bir karaltı gördüğümü, aklımın bana oyun oynadığını sanarak geri döndüm. Payidar, bir haftadır kucağımdaydı ve habire bakıyordum. Daha önce burada bir yazı olmadığından emindim.

Kitaba doğru eğildim ve sayfanın ortasındaki kelimeleri okumaya çalıştım.

Dwayne yan döndüğünde yatak gıcırdadı. "Uyumadığını biliyorum." diye mırıldandı. Elini kaldırdı ve Nora'nın sol göğsünün hemen altına koydu. Hızlı kalp atışlarını avucunun altında hissedebiliyordu. "Eğer uyuyor olsaydın..." diye fısıldarken avucunu yukarı çıkardı. Nora'nın çıplak göğsünün hemen altına dokunduğunda gülümsedi. "kalbin böyle atmazdı."

Kitabı hemen kapattım ve başımı yukarı kaldırdım. "Gerilimden korkuya, korkudan drama ve şimdi de komediye..." diye fısıldayıp Payidar'ı fırlattım. Bunun olabilmesi için benim beş kere ölmem ve dirilmem gerekirdi.

O gün Edith'e baş karakter olmak istediğimi söylediğime lanet ettim. Bu kitabın içinde Lia olarak bulunmaya da razıydım. Kurt adamların yemeği olacağıma hizmetkarı olmayı tercih ederdim.

Payidar'ın ışığın altında parlayan kapağına bakarken başımı taşıyacak gücü bulamadım ve duvara yasladım. Okuduğum o cümlelerden anlam çıkarmaya çalıştım. İleride, belki de Dwayne beni öldürmüyor ve süründürüyordu. Yeni bir avcıyla karşılaşacak, onun kalbini yiyecek ve beni biraz daha oyalamak isteyecek olabilirdi. Bu zindanda öleceğimi bildiği için yanına alacak, odasına kilitleyecek bile olabilirdi.

PayidarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin