herkese selam, biz geldik! lütfen yıldıza basmayı ve bolca yorum yapmayı unutmayın 💗
iyi okumalar perisi en güzel perilerime benimm🧚♀️
aybike, oflaya puflaya arabadan indi ve elbisenin eteklerini düzelterek apartmanın giriş kapısına ilerlemeye başladı. "çok sıkıldım!" dedi söylenerek. "bir an önce şu elbiseden kurtulmak ve rahatlamak istiyorum."
sırıttı, kızıl. arabayı elindeki anahtar sayesinde tek tuşa basıp kilitledikten sonra evin anahtarlarını havada salladı. "çok doğru düşünüyorsun, tatlım," dedi yavşakça. aybike bu söylediği şeyin imasını gayet net anlamıştı.
anahtarları sallarken ve elbisesini çıkarıp rahatlamak istediğini söylerken farklı bir karşılık hayal edememişti zaten...
"gerçekten..." dedi genç kadın gözlerini devirerek. "neyse." güldü, berk. kadının bir laf söyleyememesi hoşuna gitmişti.
binanın kapısından içeri girdiler ve ikinci kata çıktılar. berk, kapıyı oldukça yavaş bir şekilde açıyordu ama aybike'nin pek tahammülünün kaldığı söylenemezdi. dirseğiyle kolunu sertçe dürttü. "açsana, berk! salak mısın sen ya?"
berk, aybike'ye cevap vermek yerine onu hızla kucağına aldı. genç kadın bunu beklemiyordu. kızıl komiserin göğsüne sinirden birkaç yumruk atarak, "napıyorsun geri zekalı!" diyerek yükseltti sesini.
komiser ise halinden gayet memnundu. "e ama bebeğim..." dedi kapıdan içeri girip ayağıyla örterken. "gelin, damadın kucağında girer... iyice yabancı olmuşsun geleneklerimize."
genç adam, kadını kucağından aşağı indirdiğinde öfkeyle eteklerini düzeltti, aybike. "mümkün oldukça birbirimizi görmeyelim!" odaları yan yanaydı, koridora ilerledi. "hatta o kadar görmeyelim ki birbirimizin varlığını unutalım böyle, büyük oynayalım!"
kıkırdadı, berk. "haa, öyle mi olmuş..." dediğinde biraz daha fazla öfke duydu, aybike. bu adamın gevşekliği bir gün kendisini öldürecekti!
kızıla yaklaştı. dudaklarına sahteden bir tebessüm takınarak zarif parmaklarını, ince kravatın üzerinde gezdirdi. komiser, yarı alaycı bir ifadeyle kadının ne yaptığını anlamaya çalışıyordu.
"belki bu kravat boğmuştur seni," dedi aybike laf sokarcasına. ama öyle büyük bir nazik dille konuşuyordu ki berk bu duygu değişimini cidden ustaca buldu. "salak saçma konuşmaların bundandır, kocacığım."
kravatı zarifçe çıkarttı, oda kapılarının tam ortasına gözle görünür bir eşitlikle yerleştirdi. "geçmeyelim mümkünse."
"çok meraklıydım çünkü ben sana," dedi berk alay ederek. "bir polis olarak günümün yarısını, belki de yarısından çoğunu karakolda geçiriyorum." dudağının kenarını kıvırdı, imayla sözlerini sürdürdü. "sadece üstümü değiştirmeye gelirim, ruhun bile duymaz beni karıcığım."
aybike, bu konuşmanın üzerine odasına girdikten sonra berk bir duş alarak üstündeki yorgunluğu atmıştı. saçını kurutmayı bir kenara bırakarak odasına gittiğinde beyaz bir tişört ile siyah eşofmanını giymişti.
karnının acıktığını hissetti. yorucu bir gün olmuştu. ailelerine yalan sıralamaktan orada bir şeyler atıştıramamışlardı ve rahatsız ediciliği şu an ortaya çıkıyordu. odasından çıktı, aybike'nin kapısının önünden geçerken kendisine seslendiğini işitti. "berk, bakabilir misin?"
kendi kendine sırıttı, genç adam. "tabii," dedi ve kapıyı ne olur ne olmaz çalarak eşikten başını uzattı. "seve seve," diyerek tamamladı sözünü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
öyle kolay aşık olmam / ayber
Fanficevlenmemek için annesinin ayarladığı buluşmalardan kaçan kızıl oğlan, kıvırcık saçlı kızla altı aylık bir sözleşme yapar.