herkese selam, biz geldik! lütfen yıldıza basmayı ve bolca yorum yapmayı unutmayın 💗
iyi okumalar perisi en güzel perilerime benimm🧚♀️
kızıl komiser özkaya şarj aletini bulamamıştı. bunu fırsat bilerek soluğu çok sevgili eşinin kaldığı yatak odasının kapısında almış, dudaklarındaki alaycı sırıtışla beraber kapıyı usulca çalmıştı. onunla uğraşmayı özlemişti, hele ki sabahları... kızgınlığının ayrı bir güzelliği oluyordu.
"sabah sabah..." diyerek söylendi odanın içerisindeki kadın. "gel." berk, iznin çıkışını büyük bir memnuniyetle karşılayarak odadan içeri girdi. kapıyı ayağının tersiyle kapattıktan sonra kadını süzdü. duştan yeni çıktığını belli eden nemli, kıvırcık saçları açıktı. bukleleri enfes görünüyordu, üstünde ise sabahlığı vardı.
telefonunu havada sallayarak, "şarj aletim," dedi. dudaklarındaki sırıtışı sesine yansımış durumdaydı. kıvırcık saçlı kadın bundan keyif duydu, onunla oynamayı seviyordu "bulamıyorum."
"yani?" diyerek sordu. "düşünüyorum ve beni ilgilendiren herhangi bir kısım bulamıyorum."
yavşakça, "düşünme," dedi komiser. "sen dur sadece, düşünürüm ben yerine." tek gözünü kırpışı kadının içini okşamıştı ama belli etmedi. yüzüne tahammülsüz bir ifade yerleştirerek, "allah allah..." dedi. "düşünebiliyor musun sen?"
"hıhı." üst dudağında gezdirdi dilinin ucunu. kadının şarj aleti yatağın üstündeydi, çenesinin ucuyla işaret etti. "kendi şarj aletini verebilirsin mesela bana."
aybike, berk'in sabahları nasıl bu kadar enerjik (!) olduğunu anlayabilmiş değildi. masasının üstünde duran nemlendirici kremine uzandı, parmaklarının arasında sıkıca tutarak boy aynasının önüne gitti.
kapağını açıp tırnağının ucuyla yüzünün belirli yerlerine kremden koyduktan sonra, "al o zaman," dedi. krem kutusunu bırakmış, yüzündekini yaymaya başlamıştı.
berk özkaya yatağın üstündeki şarj aletini almamaya karar verdi ve adımlarını aynanın karşısındaki eşinin arkasına yöneltti. parmakları sanki evine dönercesine kadının ince belini kavradı, aynadan yüzünün aldığı o ifadeye baktı. kızgın, üzgün, rahatsız? hayır, hiçbiri... yüzüne baktıkça bir şeyleri bastırmaya çalıştığını görüyordu yalnızca.
"bugün sarp'ın evinde toplanıyoruz." başını olumlu anlamda salladı, kadın. her ay toplanırlar, bir dertleşme ortamı hazırlarlardı. işlerinin yoğunluğundan üç aya bire düşse de değişmeyen tek şey cumhuriyet savcısı sarp yılmaz'ın evinde yapıldığıydı.
adamın bir ailesi yoktu belki ama evi sıcacıktı. belki de dünya üstünde yaşayan aileleri bir araya getirseniz; sarp yılmaz'ın evindeki o sıcaklığı bulamazdınız.
"gidiyoruz, değil mi?" parmakları, kadının ince belinde usulca dolaşmaya başlamıştı. ellerini iki yana indirerek iç çekti, kadın. tek bir temasla içinin yanması normal miydi?
her şeyi inkâr edebilecek olan baskın tarafı, midendense reflüdür o diyecek olsa da bunu düşünmekten vazgeçti.
berk özkaya'nın aynadaki yansımasına baktı. açık kahvelerinin ardındaki tutkulu ifadeyi görmek işleri zorlaştıracaktı, farkındaydı. "gidiyoruz," dedi kadın. "şarj aletini alıp çıkar mısın? giyineceğim." kendisini tutamadı ve laf sokarcasına ekledi. "hayranlıkla süzmelerin bittiyse tabii."
sırıttı, berk. bir şey söylemedi. kelimeleri kullanmaktan kaçınarak kadını tek hareketiyle kendisine doğru çevirdi, belindeki tutuşunu düzeltti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
öyle kolay aşık olmam / ayber
Fanficevlenmemek için annesinin ayarladığı buluşmalardan kaçan kızıl oğlan, kıvırcık saçlı kızla altı aylık bir sözleşme yapar.