selam, biz geldik! lütfen yıldıza basmayı ve bolca yorum yapmayı unutmayın... birbirimizden ve melisimizden baska kimsemiz yok :((
iyi okumalar perisi en güzel perilerime
genç kadın, aldığı duşun etkisiyle günün yorgunluğunu atabileceğini düşünse de işler pek istediği gibi gitmemişti. hava serindi, hafif esiyordu ve saçlarını kurutması gerektiğini bilse de kolunu kıpırdatacak halinin olduğunu düşünmüyordu. yaşadığı şeyler ağır gelmişti. berk ve sarp ile yürüttükleri o operasyon sonrası sorgu odasında ne kadar eğlenmişse; bugün yaşananlardan sonra o sorgu odasında iki katı dibe çökmüş ve korkmuştu.
büzdüğü dudağıyla birlikte fişe taktı saç kurutma makinesini. odasında yalnız olmak onu dinlendirmeye başlamıştı. ışıkları yakmış, içerinin karanlık olmasını istememişti çünkü sorgu odasının ambiyansı gerçekten berbattı. midesini bulandırıyordu artık.
makineyi açacağı sırada tıklanan kapıyla birlikte korktu. makine elinden kayıp yere düştüğünde telaşla içeri girdi, kızıl komiser. yanına yaklaşıp yerdeki makineyi alacağı sırada, "sen geri zekalı mısın?" diyerek sordu öğretmen korkuyla.
kızıl, yerdeki makineyi yatağın üstüne bırakırken kaşlarını çattı. "içeri dan diye mi girmeliydim?" haklıydı, ama genç kadının suçunu kabul edip özür dileyeceği o gece asla bu gece değildi. "sinirlerim zaten bozuk, bir de sen eklenme üstüne."
komiserin şefkatli bakışlarına karşı dayanamayarak yatağın üstündeki yastığı sertçe göğsüne fırlattı. "sen neden benimle kavga etmiyorsun ya! dünya mı durdu noldu!"
cıklayarak, "dünya durmadı," dedi. yastığı yatağın üstüne bıraktı. prizden çıkararak yatağın üstüne bıraktığı kurutma makinesini eline yeniden aldı. yavşakça sırıtmış, genç kadının öfkesini süzerek fişi prize takmıştı. "sadece seninle bu gece iyi geçinmeye çalışıyorum, zorlamasak mı?"
hemen ardından gözleriyle makyaj masasının önündeki sandalyeyi işaret etti. "ne?" diyerek sordu aybike diklenerek. "onu da kafana mı fırlatayım?"
"tercihim sandalyeye oturman," dedi. tek gözünü kırparak ise devamını getirdi. "ama sandalye istemiyorsan kucağım gibi farklı seçenekler var, bebeğim. ne dersin?"
sırıttı, genç kadın. usul adımlarla sahte eşine yaklaştı. sweatinin yakalarında parmaklarını usulca dolaştırmaya başlarken, "hm..." diyerek mırıldandı. "kucağın, öyle mi?"
kızıl komiser, başını olumlu anlamda sallayıp kadının parmaklarına odaklandığında parmak uçlarında yükseldi, aybike. dudaklarına doğru bir hamle yaptı ama öpmedi. yakınında durdu. "sen onu sadece rüyalarında görürsün, canım eşim."
kızılın kıkırtısını kulaklarına kazıyarak sandalyeye oturdu. kolunu kaldıracak hali yoktu, eğer olsa saçını kendisi kuruturdu. ıslaklığını sevmiyordu. toplamak istese başını ağrıtıyor, serinlik vurunca ise toplamış ya da toplamamış bir farkı kalmıyordu.
berk özkaya, saç kurutma makinesini çalıştırdı.
genç kadının ıslak saçlarına dokunduğu her an değişik bir his kaplıyordu içini. odaya yayılan güzel şampuan kokusunu geçmişti; farklı bir hissi vardı. bu koku başka hiç kimseye yakışamazdı sanki. onu şişeye hapsetmek, sonra sakinlemek istediği her an koklamak istedi çünkü mayıştığını hissediyordu.
saçlara dokunan parmak uçları onu en zirveye çıkarıyordu. güzel, kalpten gelen hislerin en zirvesine.
makineyi kapattı. masanın üstüne düzgünce yerleştirdikten sonra kadının tarağını eline aldı. belli belirsiz tebessüm etti, aybike. berk ise bu samimi tebessümü aynanın yansımasından gördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
öyle kolay aşık olmam / ayber
Fanficevlenmemek için annesinin ayarladığı buluşmalardan kaçan kızıl oğlan, kıvırcık saçlı kızla altı aylık bir sözleşme yapar.