benden bu kadar

80 7 5
                                    

şarkı: sena şener-ölsem
🖤
sabah gözlerini açtı woo, üzerinde yıllardır hissetmediği bir huzur vardı. omuzlarındaki tüm yükü taşıyacağı son günüydü,belki de bu yüzdendi. yatağından kalktı, masasının üstündeki uyku ilaçlarına gözü değdi,artık onları kullanmak zorunda kalmayacağı için memnun hissetti. nasılsa bugün son uykusuna dalacaktı. son kez kalktı ayağa,son kez yıkadı yüzünü,son kez giydi üstünü. çıktı evinden ve doğruca ailesinin yanına gitti. mezarlığa. son gününü ailesine ayırmıştı wooyoung,öldükten sonrasını bilemezdi belki de onlarla son kez bugün görüşecekti. aile mezarlığının başına geldiğinde gözü son kalan boşluğa takıldı. kendi yerine. günün sonunda onu da oraya yatıracaklardı,yani olur da birisi onu umursarsa.

ailesinin başucuna oturdu,başta ne söyleyeceğini bilemedi. ne diyebilirdi ki? "sizin yanınıza geliyorum" dese bundan pek de mutlu olmayacaklarını biliyordu. ama daha fazla dayanamıyordu wooyoung; tutunacak bir dalı,katlanacak bir amacı,yaşayacak bir hayatı yoktu. lisedeyken kaybetmişti anne-babasını. o çok sevdiği yağmurlu günlerden birinde,çok sevdiği evinde onları bekliyordu. ama onlar yerine bir telefon geldi, wooyoung'dan başka kimse yoktu kazadaki kişileri doğrulayacak ya da kimse yoktu wooyoung yerine cenazelerle ilgilenebilecek biri. bir gecede büyümüştü işte wooyoung,bir gecede hem abi hem ebeveyn olmayı öğrenmişti,zorunda kalmıştı. doğuştan beri kalp hastası olan kardeşiyle ilgilenmek zorundaydı şimdi,yoksa tam o gece hayatını sonlandırırdı. liseyi bıraktı,çalışmaya başladı,insanların ona acımasından nefret ede ede sadece kardeşi için katlandı her şeye. ancak kardeşinin küçük kalbi ancak beş yıl dayanabilmişti bu tempoya. anne-babalarını kaybettiklerini öğrenince gerileyen tedavi daha da iyiye gitmemişti,bir yıl bile yaşayamaz demişlerdi doktorlar. ancak wooyoung'un kardeşi beş koca yıl dayanabilmişti bu boktan hayata. ve şimdi woo için de gitme vaktiydi. woo üstüne düşen tüm görevleri tamamlamasının verdiği huzurla yine ailesinin yanına gitmek istiyordu sadece ve bunda çok kararlıydı. umuyordu ki öldükten sonra gerçekten ailesinin yanına gidebilsin.

kaç saat geçti bilmiyordu,ne söylenecekse içinden söyledi wooyoung,sesli söylemeye ne gücü ne cesareti vardı zaten. uzun uzun izledi topraktaki bedenleri. gözlerinden yaşlarla suladı üstünde açan çiçekleri. hepsinin toprağını okşadı ve ayrılmak üzere ayaklandı. hayır aslında ayrılmıyordu,onların yanına tekrar dönmek üzere gidiyordu.
"bu size son vedam,bir dahakine sadece kavuşmak var." sesli olarak söylediği tek cümle buydu. ayağa kalktı,artık yapılması gereken belliydi.

ailesine son vedasını yaptıktan sonra mezarlıktan çıkmak üzere yürüdü wooyoung. acelesi yoktu,nasılsa sonuydu bugün. bundan sonra yuvası olacak yeri olabildiğince incelemek istedi,sakince yürüyordu,tüm mezarları,ağlayan insanları,ağaçları,çiçekleri her şeyi izleyerek yürüyordu. evine alışmaya çalışır gibi. sonra birini gördü,bir mezarın başına oturmuş sessizce ağlayan birini. az önceki haline ne kadar da çok benziyordu. farkında olmadan durdu ve onu seyretmeye başladı sadece. uzaktan kendisi de böyle mi görünüyordu? böylesine bitik,böylesine tükenmiş,böylesine ölecekmiş gibi mi görünüyordu. seyrettiği genç başını kaldırdı birden,göz göze geldiler ve birbirlerinin gözlerinde kaldılar. birbirlerini belki de ilk defa görüyorlardı,tanışmıyorlardı,konuşmuyorlardı ama sanki çok iyi anlaşıyorlardı. birbirlerinin gözlerinde gördükleri acı,öfke,nefret,tükenmişlik birbirinin aynısıydı çünkü. bir süre bakıştılar öylece ve sonra sonuna yürümeye devam etti wooyoung. bir an için gencin kendisine gülümsediğini sanmıştı woo,seni anlıyorum cinsinden bir gülümseme. ama neye yarardı ki,birinin woo'yu anlaması ona hayatını geri getirmeyecekti,ailesini geri vermeyecekti,çektiği acıyı dindirmeyecekti. bu yüzden sadece yoluna devam etti,yolun sonuna gelebilmek için.

evine geldiğinde son bir kez de evine göz gezdirdi,ailesiyle olan tüm anılarını tekrar yaşadı,hissetti. ve sonra odasına doğru yürüdü. kardeşinin öldüğü gün aldığı halatı yine aynı gün kendi elleriyle tavana sabitlediği kancaya bağladı. masasının üstündeki kağıt kaleme ilerledi, okuyacak kimsesi yoktu belki ama yine de olur da olay yerine gelen herhangi bir polis,görevli görürdü bu notu. herhangi biri belki dinlemiş kadar olurdu wooyoung'un yalnızlığını. ne yazacağını düşündü dakikalarca, ne yazabilirdi? uzun bir şeyler yazacak kadar kelimesi yoktu,hem kimseyi uzun tutup sıkmak da istemiyordu. tek satırda tüm derdini anlatmak istedi, sadece tek satır ve sonra nokta. hem cümlenin sonuna hem hayatına.

"tanrım.. benim savaşım buraya kadar."

sandalyeye çıktı wooyoung,ipi boynuna geçirdi ve bıraktı kendini boşluğa. gözleri kapandı,nefesi kesildi. ölüyordu wooyoung,belki de çoktan ölmüştü.

woosan: live or die.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin