bazı ilkler

28 5 23
                                    

şarkı: NF, britt nicole - can you hold me?
🍀
san'ın yeosang ile ilgili anlattıklarından sonra çok şey geçirmişti aklında wooyoung. yeosang'ı çok iyi anlıyordu, sebepler çok farklı olsa da bu dünyada kalmak için bir sebep bulamayışını çok iyi anlıyordu. kendisi de aynı yolun yolcusuyken yeosang'a kızamazdı aslında. ama san'ın bu hallerini gördükten sonra neden gittiğini sorgular halde bulmuştu kendini. san'ın be kadar üzüldüğünü, kendini ne kadar suçladığını görmüştü. kendi arkasında da birini böyle bırakacak olma ihtimali wooyoung'u korkuttu. wooyoung şimdi anlıyordu san'ı. kendisini kurtarma çabasını, iyileştirme çabasını şimdi anlıyordu. yeosang gibi olmasın istiyordu san, onu kurtaramamıştı ama başkasını kurtarabilirdi belki bunun içindi tüm uğraşları. san kendi arkasından da bu kadar üzülür müydü? kendisini suçlamasını asla istemezdi, üzülmesini de istemezdi ama yine de insana çok şey hissettiriyordu.. onu seven biri varmış gibi hissettiriyordu.. bu düşüncelerinden de utandı wooyoung, uzun bir süredir ölmek için yaşamışken o gün ilk kez belki de yapmamalıyım, diye düşünmüştü. buna kendisi bile şok olmuştu, böyle düşünebilmesine.

diğer yandan san ona çok açık olmuştu. öyle düşünüyordu. başta anlatmamakta ısrarcı olsa da anlatmıştı yine de, bir şekilde. kendisi de ailesiyle ilgili konuşmak istemiyordu sonuçta, hatta hiç san'a bu konudan bahsetmediğini fark etti. yunho ve mingi ile eğlenirken çok kısa anlatabilmişti aslında, demek ki artık konuşabiliyordu, bunun da farkındalığını yaşadı o an. ve emindi ki san bunu konuşmayı çok isterdi.

san'ın yeosang'ı anlatmasının üzerinden iki gün geçmişti, artık birbirlerine daha yakın hissediyorlardı. wooyoung kendinden utansa da bunu düşünürken, yeosang'ın sevgilisi olmadığı için yani bu durumun o tarz bir hikaye olmayışıyla ilginç bir rahatlama hissetmişti. kendi ailesi ile ilgili durumdan da daha açık bahsetmek istiyordu artık ama san sormadan bunu anlatamazdı yine de o yüzden konuya giremiyordu. en azından artık saklamak gibi bir çabası yoktu.

bugün yemeği kendisi hazırlamak istedi wooyoung'un. nedense san'ı daha huzurlu ve mutlu hissettirmek istedi, yeosang ile ilgili yaşadığı üzüntüyü suçlamayı biraz da olsa hafifletmek ister gibiydi. üzerinden çokça zaman geçmesine rağmen hâlâ atlatabilmiş değildi sanki san, bir de wooyoung denemeliydi ne kaybederdi ki?

mutfakta yemeklerle uğraşırken san'ın geldiğini duymayan wooyoung son kez masayı kontrol ediyordu, her şeyin tam olduğundan emin olmak için.

"nefis kokular geliyor burnuma"

san'ın sesiyle irkildi bu yüzden wooyoung. hangi ara gelmişti, neyse ki bitmişti her şey.

"tüm gün evde sıkıldığım için bari böyle bi güzellik yapayım diye düşündüm" dedi wooyoung. "hadi ellerini yıka da sofraya gel, soğumasın."

birkaç ay önce wooyoung'a böyle bi ortamda bulunacağını söyleseler gülüp geçerdi woo, alay ederdi. ama şuna bakın tam da böyle bir ortamdaydı ve bu hiç de yanlış hissettirmiyordu. aileler de böye yaşardı.. bunu neden düşündüğünü anlayamadı woo ve düşüncelerini bir tarafa itti.

yemeklerini yedikten sonra ortalığı topladılar ve san ikisi için de kahve yaparak salona getirdi.

"her şey çok güzeldi wooyoung, gerçekten hayatımda uzun süredir böyle bi sofrada oturmadım galiba"

"abartma istersen" diyerek güldü woo ve devam etti "afiyet olsun, daha sık yaparım"

"memnun olurum ben" dedi san gözlerinin içine bakmaya devam ederken.

sonra devam etti san.

"wooyoung..?"

"efendim?"

"sana bir şey sormak istiyorum ama anlatmak istemezsen anlatma. sadece senin hakkında daha çok şey bilmek ve sohbet etmek için soracağım"

woosan: live or die.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin