güneş her gün doğar

38 5 5
                                    

şarkı: D.O. (exo)- that's okay
🍀
wooyoung gözlerini açtı isteksizce, san'ın evinde uyandığı kaçıncı sabahıydı bu? bir hafta kadar olmuştu muhtemelen, bir süredir zaman algısı olmadığı için günü gününe hesaplamıyordu. yataktan kalkmak istemiyordu ancak kendi evi olmadığını kendine hatırlattı bir kez daha. bir haftada bir eve ne kadar alışılabilirse o kadar alışmıştı wooyoung da. zorla yataktan kaldırdı kendini ve odasındaki banyoya doğru ilerledi. elini yüzünü yıkadı, aynaya gözü takıldı. kendine o kadar yabancı gelmişti ki.. en son ne zaman kendi yüzüne baktığını hatırlamıyordu. gözlerinin altındaki morluklarla, saçlarındaki dağınıklıkla tanıştı mesela. hep böyle mi görünüyordu wooyoung, sahi en son ne zaman gülümsemişti?
banyodan çıkıp üstündeni pijamaları yenileriyle değiştirdi. zaten evden asla çıkmadığı için başka bir şey giymek mantıklı gelmiyordu.
telefonunu alıp odasından çıktı. san'ın evde olup olmadığını bilmiyordu wooyoung. sakince karşı tarafa, san'ın odasına doğru yürüdü. wooyoung'un uyku düzeni olmadığı için bazen geç bazen çok erken uyanıyordu. geç uyandığı zamanlarda san çoktan işe gitmek için evden ayrılmış oluyordu. wooyoung, san hakkında çok fazla şey bilmese de bir şirkette avukatlık yaptığını biliyordu. bir de henüz yeni mezun olmuş bir avukat olduğunu biliyordu.
san'ın odasının önüne geldiğinde durdu ve kapıyı çaldı ancak içeriden ses gelmedi. uyuyup uyumadığını görmek için yavaşça kapıyı araladığında yatağın boş olduğunu gördü. sonra fark etti ki san duştaydı. banyodan su sesi geliyordu. kapıyı kapatıp çıkmak üzereydi ki san'ın odasına hiç girmediğini düşündü wooyoung ve içinde sebebini anlayamadığı bir merak hissetti. san duştan çıkmadan bir beş dakika göz atabileceğini düşündü. kapıyı arkasından kapatmadan odaya girdi wooyoung ve incelemeye başladı. kendi odasına çok benziyordu, eşyalar harici aynı bile sayılabilirdi. üzerinde davalarla ilgili olduğunu tahmin ettiği dosyaların olduğu bir masa, duvarı boydan boya kaplayan bir dolap, diğer duvarı kaplayan büyükçe bir kitaplık ve yatak vardı. masanın hemen yanında bir gitar olduğunu fark etti. bir avukatın gitar çalması nedense garip gelmişti. kitaplığındaki kitapları incelemek üzere ilerlediğinde raflardan birinde duran bir çerçeve gördü wooyoung. çerçevenin içinde fotoğraf kabinlerinde çekinilen cinsten minik fotoğraflar vardı. üstelik san'ın saçları kırmızıydı. buna baya şaşırdı woo. san'ın yanında ise sarı saçlı, ufak tefek ve oldukça güzel diyebileceği bir kişi daha vardı. wooyoung san'ın yönelimini bilmiyordu ancak eğer erkeklerden hoşlanıyorsa bu kişinin sevgilisi olma ihtimali oldukça yüksekti. ama neden ondan hiç bahsetmemişti veya bir haftadır bu kişiyi hiç görmemişti? insan sevgilisinin evine hiç gelmez miydi? belki de araları bozuktu veya mesafe ilişkisi yaşıyorlardı ya da ayrılmışlardı ama san unutamamıştı. kendi kendine bir sebep bulmaya çalışırken ve fotoğrafları incelerken san'ın duştan çıktığını ve çoktan yanına geldiğini fark edememişti wooyoung. san da odasında woo'yu bulmayı beklemiyordu zaten.

"wooyoung?"

wooyoung sesi duymasıyla beraber irkildi ve elindeki çerçeveyi hızlıca aldığı yere koydu. arkasını döndüğünde üzerinde belden aşağısını havluyla sarmış yarı çıplak bir san görünce donakaldı.

"efendim-"

"bir şey istemek ya da sormak için mi gelmiştin? kapıyı tıklattığını duymadım?"

wooyoung kendine gelince yakalandığını anladı ve hızlıca bir bahane üretmeye çalıştı.

"ha evet şey.. kahvaltı yapacaktım da sen de ister misin diye sormaya gelmiştim. duştan çıkmanı bekliyordum."

"odamda mı?"

"kitaplarını merak etmiştim, onları incelemek istedim. kusura bakma, böyle yapmamam gerekirdi."

woosan: live or die.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin